Herkesin Yaka Silkdiği Ayyaş Nasıl Yola Geldi?

19 Mayıs 2022 tarihinde yayınlanmıştır.

Alkol

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri Envârü'l-Kulûb nâmındaki eserlerinde buyuruyorlar ki :

Gece ve gündüz içmeği itiyad edinmiş ayyaşın birisi, sâlihlerden bir mü'minin evini kirâ ile tutmuşdu. Bu adam, her gece zil zurna sarhoş gelir, bağırır, çağırır ve yalnız ev halkını değil, bütün mahalleliyi rahatsız ederdi. Yedisinden yetmişine kadar bütün mahalle halkı kendisinden yaka silker, edebsizliğinden ve terbiyesizliğinden şikâyet ederlerdi. Bizzat kendi ana ve babası, eşi ve çocukları, onun narasını duyar duymaz tiril tiril titrerneğe başlarlar, korkularından ne yapacaklarını şaşırırlardı. Bu sarhoşdan rahatsız olmayan ve şikâyet etmeyen yalnız ev sahibi mü'min idi. Kendisine, konu komşusu bir kaç defa, "Yâhu, bu sarhoşu evinde ne tutuyorsun? Kapı dışarı et keratayı" demişlerse de o dâimâ, "Sizin hiç insâfınız yok mu? Böyle bir adama hanginiz evinizi kirâya verirsiniz? Haydi diyelim ki kendisine acımıyorsunuz, çoluk çocuğunu da düşünmüyor musunuz? Ben, onu kapı dışarı edince, onlar da sokakda kalmazlar mı?" cevâbını verir ve o ayyaşın ıslâh-ı hâl etmesi için dilinin döndüğü kadar duâ eder ve kendisinden şikâyet eden komşularına da, "Siz de benim gibi yapın, bu kötü huyundan vazgeçmesi için niyâzda bulunun, ola ki birimizin duâsı müstecâb olur" tavsiyesinde bulunurdu.

Günlerden bir gün, sarhoş yine körkütük eve gelmiş, ev halkına ezâ ve cefâya başlamışdı. Çoluk çocuk, korku ile feryâd ediyor, sığınacak yer arıyorlardı. 

Buna sakın şaşmayınız! Evet, sarhoş deliden daha korkunçdur. Çünkü onların hastalıklarına bir teşhis konulmuş, ne gibi bir kötülük yapabilecekleri hesaplanarak ona göre tedbir alınmışdır. Oysa sarhoşun ne zaman ne yapacağı hiç belli olmaz. Üstelik, deli dediğimiz birisinden korkar ve çekinir. Sarhoş ise, içdikçe daha da azgınlaşır ve hiç kimseden korkmaz. İnsanın en kıymetli uzvu aklıdır. Sarhoş adam, bir bakıma parasıyla deliliğe özenen ve deli olan insan demektir. Bu bir nevi şuur hastalığıdır. Diğer bütün hastaların ve hastalıkların belirtilerine tahammül etmek az çok mümkündür. Şuur hastalarının azgınlıklarına ise, gerçekden tahammül edebilmek mümkün değildir. Adam öldürmek, ev yakmak, insanlara insanlıkla bağdaşmayacak ezâ, cefâ ve hakaretlerde bulunmak onlar için bir mesele değildir. İşte, sarhoşluk bu hastalıkların en beteridir. Her türlü alkollü içkilerden kaçınan, felâha erer. Öyle vakalar olmuşdur ki, milyonlarca lira versen dîninden ve îmânından, evlâd ve iyâlinden, vatan ve milletinden, ırz, nâmûs ve haysiyetinden fedâkarlık edemez de, bir kadeh içki uğruna hepsinden vazgeçiverir. İnsanın düşünemeyeceği, aklına bile getiremeyeceği kötülükleri işleyebilir. Adliye binâsına hiç gitmediniz mi? Gazetelerde hiç okumadınız mı? Adam, en ağır suçları işlemiş, zâbıta ve adliyede şöyle ifâde etmekdedir, "Gâliba biraz fazla kaçırmışım, ondan sonrasını hatırlayamıyorum". Sanki, içmek ve hatırlayamamak, suç işlernek için bir sebeb veya mazeretdir. Cezâevleri, içki sebebiyle işlenmiş suçlularla doludur. Nice âile yuvaları, içki sebebiyle darmadağın olmuşdur, hânumânlar sönmüş, çoluk çocuk ortada perîşân kalmışdır. Görenedir, görene! Köre nedir, köre ne!

Dikkatle temâşâ edilmesi gereken bir gerçek vardır. İçki içen, bir kaç saat sonra, ya bir karakol nezârethânesinde veya bir tevkifhânede ayılır ve mahkûm olunca tamâmiyle kendine gelir. Zühdüne mağrûr olan, servet ve saltanatma güvenen, makâm ve rütbesiyle öğünen ve böbürlenen ise, kafacağızı teneşir tahtasına vurunca ayılır ve mahkeme-i ilâhîde mahkûm olunca kendisine gelir. Fakat ne var ki, bu ayılma ve kendine gelmenin, her ikisine de hiçbir faydası olmaz. Yüklendikleri cezâları çekmekle mükellefdirler. Allah Celle Celaluhû, cümlemizi hem içkinin verdiği sarhoşlukdan, hem de rütbe, makâm, servet ve saltanat sarhoşluğundan hıfz u emîn kılsın, dünyâ ve âhiretde mahkûm olmak zilletinden korusun. Âmîn bi hürmeti seyyidi'l-mürselîn.

 

Hikâyemizi anlatmağa devâm edelim.

Evet, o gece sarhoşun gerçekden azgınlığı üzerindeydi. Bir aralık, evin bütün camlarını, pencerelerini, kırıp dökmeğe başladı Kendisine mâlik olmadığı için elleriyle vuruyor, her vuruşunda elleri yaralanıp, parçalanıyor, kan revan içinde kalıyordu. Allahu Teâlâ'nın bir san'at veya zenaat öğrenmek, güzel yazılar yazmak, dîn ve devlet düşmanlarına karşı kılıç ve silah tutmak, hayırlı ve güzel işlerde kullanmak için ihsân buyurduğu o elleri, Allahu Teâlâ'nın rızâsına uygun işlerde değil, günah ve isyanda kullanıyordu. Ne yazık ki, bunun isyânlarının cezâsı olduğunu ve âhirete gitmeden, hesâba ve mîzâna yetmeden azâbı tatmağa başladığını bir türlü fark edemiyordu.

İşte, tam bu sırada ev sâhibi olan sâlih mü'min, bir elinde kalın bir sopa ve diğer elinde bir bez parçası bulunduğu halde, sarhoşun oturduğu kata inmişdi. Ev sahibinin nûr gibi parıldayan îmân dolu yüzü ve bütün mahlûkâta şefkat ve merhametle bakan gözü ile karşılaşınca, sarhoş birden irkildi. Adamcağız, sükûnet ve mülâyemetle ona yaklaşdı, kanayan ellerine acıyarak bakdı ve sesi titreyerek, "Vâh yavrum vâh!" dedi. "Camları ellerinle kırdığın için parça parça olmuş, yazık değil mi a çocuğum? Yarın bu ellerle nasıl çalışacak, çoluk çocuğun için ekmek parası kazanacaksın? Mâdemki, camları kırmakdan hoşlanıyor ve zevk alıyorsun, hırsını cam ve pencere kırmakla teskîn ediyorsun, hiç olmazsa, al şu sopayı da camları onunla kır ki, ellerine daha fazla zarar gelmesin. Şu bezle de getir yaralarını saralım, inşâallah yakında iyileşirsin ve bir şeyciklerin kalmaz". Dediği gibi de yapdı, âdetâ donup kalan sarhoşun yaralı ellerini sildi, temizledi ve bezle sardı ve sopayı da kendisine uzatdı. Ev sâhibinin bu şefkat ve merhameti, bu rikkat ve mülâyemeti sarhoşun üzerinde birden tesir etmişdi. Bu Muhammedî hamiyyet ve nezâket, onu ayıltmış, bir anda aklını başına getirmişdi. Kendisine uzatılan sopayı almak şöyle dursun, ev sâhibinin ellerine sarılmış ve hıçkıra hıçkıra ağlayarak yalvarıyordu, "Ayaklarının türâbı olayım amcacığım, ne olur beni affet". Evet, o dakîkadan itibaren o azılı sarhoş, gerçekden hoş bir adam olmuş, meyhânelerin yollarını terk ederek, Allah yolunu tutmuşdu. Artık zevki ve sarhoşluğu şarap kadehlerinde değil, aşkullah, muhabbetullah ve muhabbet-i Resûlullah'da arıyor ve buluyordu.

Buna benzer bir hâdise Efendi Hazretlerinin de başından geçmiş, yılları evvel onu da "Sarhoşun Tövbesi" başlığı ile yayınlamışdık. 

Ey yükü günâh olan kişi sakın ye'se düşme
Çünki Allah pek merhametlidir merhametli
Sakın hazırlıksız olarak da yola çıkma
Çünkü yol çok tehlikelidir tehlikeli
www.muzafferozak.com

Listeye geri dön