Hiçin İsmi Olur mu?

27 Kasım 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Vahdet
Büyük âriflerden Ebû Saîd Ebu'l-Hayr Hazretleri buyurmuşdur ki :
Vaktiyle çöl, dağ demeden çok yerleri dolaşdım. Nereye gitsem bu derd hep peşimden geldi. Hakk'ı dağlarda ve çöllerde aradım durdum. Bazen buldum bazen bulamadım. Şimdi öyle bir haldeyim ki, kendimi bile bulamıyorum zîrâ tamâmıyla O'nda bâkîyim. Bekâ, O'nun sıfatıdır, biz zâten yokduk. O, hep olacak, biz olmayacağız. Artık kendi benliğimden bir an bile söz edemem. Bir kimse ki, hiçdir, onun ismi de olmaz. Hiç olana nasıl isim verilebilir ki? Bu bizâtihî imkânsızdır.
Hazret, aynı hakîkati başka bir tarzda şöyle de beyân etmişdir :
Nerede Ebû Saîd anılsa, gönüller duygulanır, çünkü artık Ebû Saîd'de Ebû Saîdlikden hiç bir şey kalmamışdır.
Bu mes'ele, tasavvufun en ince mes'elelerinden biri olan fenâfillah/bekâbillah mes'elesidir. Bu mertebeye eren kişide, beşerî sıfatlar tamâmen yok olur. Görünüşde o da bir insandır. Meselâ önceden olduğu gibi bir ismi ve bir cismi vardır ama artık o kişi, önceki gibi değildir. Zîrâ o, Hakk'da yok olmuş ve Hakk'da bekâ bulmuşdur. 

İşte Ebû Saîd Ebu'l-Hayr gibi, Hazret-i Mevlânâ gibi, Yûnus Emre gibi, Eşrefoğlu Rûmî gibi kâmil mürşidlerin mertebesi budur. Gerçek mürşidler, bekâbillah mertebesine erdikleri için feyzleri onlar öldükden sonra da devâm eder. Bu inceliği bilmeyenler, "Ölüden bir fayda gelmez", "Göçmüşden feyz alınmaz" gibi boş laflarla bu hakîkati inkâr ederler. Bilmezler ki gelen feyz o kişiden değil, bizzât Allah'dan gelmekdedir.

İkilikden halâs olmazsa bulmaz vahdet-i zâtı
"Ene'l-Hakk"la "Hüve'l-Hakk" remzin eyler dâr-ı mahviyyet
Listeye geri dön