Hilye-i Şerîf Levhaları

12 Kasım 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

Resulullah

Hilye-i Saâdet, Hilye-i Şerîf, Hilye-i Nebî ya da kısaca Hilye tabirleri, Resûl-i Ekrem Efendimizin şemâiline dâir eserler için kullanılmışdır. Bu eserler iki türlüdür, bir kısmı risâle ve kitâb şeklinde, diğer kısmı ise duvara asılmak üzere yazılmış hüsn-i hat levhaları şeklindedir ki bu ikincisi, yalnız bize mahsûs bir âdetdir ve ecdâdımızın yüksek irfânını göstermekdedir. Biz bu yazımızda, yalnız bu tür hilyelerden bahsedeceğiz, risâle ve kitâb şeklindeki hilyelere de inşaallah başka bir yazımızda temâs ederiz.

Resûl-i Ekrem Efendimizin şemâilinin levha hâline getirilip duvarlara asılmasının sebeb-i hikmeti şudur. Bilindiği gibi, Peygamberimiz, resminin yapılmasına izin vermemişdir. bu yasağa karşı gelmemek için, O'nun görünüşünü ve vasıflarını, yazı ile bildirmek şeklinde ârifâne bir yol bulunmuşdur. Böylelikle Hazret-i Peygamber'in âdetâ bir portresi meydana getirilmiş, bu levhalar dâimâ göz önünde bulundurulmuş ve bunlarla teberrük edilmişdir. Eskiden hemen hemen her evde, her binâda bir hilye-i şerîf bulunur ve bu bir uğur kabûl edilirdi.

Usta hattatlar tarafından güzel yazılarla ve enfes istiflerle yazılan Hilye-i Şerîf, maharetli müzehhibler tarafından zarîf tezhiblerle süslenmiş, işinin ehli marangozlar tarafından kıymetli çerçevelerle çerçevelenmiş ve bu levhalar câmilerde, evlerde, dergâhlarda, dükkânlarda ve sâir binâlarda duvarlara asılmışdır. Hilyeler için büyük emekler harcanmış, yüklü meblağlar sarfedilmiş, bu iş için hiç bir fedâkarlıkdan kaçınılmamışdır. Resûl-i Ekrem Efendimizin hilye-i şerîfine gösterilen ihtimam hiç şübhesiz O'na olan büyük muhabbetin ve hürmetin bir tezâhürüdür.

Hemen hemen bütün hilyelerde bazı ortak taraflar vardır. Meselâ, hilyelerin baş tarafında besmele yazılıdır. Bu kısma başmakâm adı verilmişdir. Göbek ya da gövde adı verilen orta kısım, ekseriyâ dâirevîdir ve burada Peygamberimizin şemâili yazılıdır. Bu kısmın etrafında ekseriyâ hulefâ-yı râşidîn hazerâtının isimleri yazılıdır. Bazı hilyelerde bunun yerine Efendimizin meşhûr isimlerinin veya Ehl-i Beyt'in isimlerinin yazıldığı da vâkidir. Göbek kısmının altındaki bölüme, eskeriyâ Resûl-i Ekrem Efendimizle alâkalı bir âyet yazılır. En çok yazılan âyetler, Sûre-i Enbiyâ'daki "وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ vemâ erselnâke illâ rahmeten-lil-âlemîn" ile Sûre-i Kalem'deki "وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ ve inneke le 'alâ hulıkin 'azîm" âyetleridir. Hilyelerde başka âyetler de yazılmış, bazen de Efendimiz hakkında bazı beyitler veya kıtalar da yer almışdır. Hilyenin etek adı verilen alt kısmında hilye metninin devâmı ve bir duâ yer alır.

Bu tertîbi îcâd eden ve hilyeyi levha hâline getiren kişi, 17. asırda yaşamış olan ve mushafıyla meşhûr büyük hattatımız Hâfız Osman Efendi'dir. O zamandan bu zamana kadar aynı tertîb büyük ölçüde muhâfaza edilmiş ve bu şekilde sayısız hilye yazılmışdır. Hilyelerde ekseriyâ sülüs ve nesih hat kullanılmış, talik hatla yazanlar da olmuşdur. Bazı hattatlar hilye yazmakda çok ustalaşmışlar ve çok sayıda hilye yazmışlardır. Meselâ Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin iki yüz kadar hilye yazdığı bilinmekdedir. Hasan Rızâ Efendi de çok sayıda hilye yazan hattatlarımızdandır.

Hilyelerde yer alan şemâil-i şerîf metnine gelince. Hilyelerin çoğunda Hazret-i Ali kerremallahu vecheh Efendimizden rivâyet edilen şu metin kullanılmışdır :

Hazret-i Ali, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi şöyle vasfederdi : Peygamber Efendimiz, ne çok uzun ne de çok kısa idi, o kavminin orta boylusu idi. Saçları ne kıvırcık ne de dümdüzdü, hafifçe dalgalı idi. Yüzü hafif değirmi ve dolgunca idi. Yüzünün rengi pembe-beyaz, gözleri siyah, kirpikleri sık ve uzun, kemiklerinin eklem yerleriyle omuz başları irice idi. Vücudu kılsız olup sadece göğsünden göbeğine doğru inen ince bir tüy şeridi vardı. El ve ayak parmakları kalınca idi. Yürürken meyilli ve engebeli bir yerde yürürcesine ayaklarını sürtmeden sertçe kaldırır ve adımlarını uzunca atardı. Bir kimseye bakdığı zaman yalnızca başını çevirerek değil bütün vücudu ile o tarafa yönelirdi. Sırtında iki kürek kemiği arasında peygamberler silsilesinin son halkası olduğunu gösteren nübüvvet mührü vardı. İnsanların en cömerdi, en doğru sözlüsü, en yumuşak huylusu ve en arkadaş canlısı idi. Kendisini ilk defa görenler O'nun mehâbeti karşısında sarsılırlar, fakat dostluk kurup sohbetinde bulunanlar O'nu çok severlerdi. Efendimizi övmek isteyen kimse, "Ben O'ndan önce ve sonra eşini benzerini görmedim" derdi. Allah'ın salâtı ve selâmı O'nun üzerine olsun.

Vaktiyle büyük emeklerle ve masraflarla meydana getirilen hilye-i şerîf levhaları, matbaanın gelmesi ve baskı tekniklerinin gelişmesi ile kolayca tedârik edilebilir hâle gelmişdir. Bugün çoğumuzun bütçesi hattat elinden çıkmış bir levhaya yetmez ama geçmişdeki büyük hattatlarımızın ellerinden çıkmış enfes levhaların oldukça kaliteli kopyalarını küçük bir masrafla kolayca tedarik edebilir, evlerimizi ve işyerlerimizi hilye-i şerîflerle süsleyebilir, eşimize dostumuza hediye olarak verebilir ve bu sûretle bu güzel âdeti devam ettirebiliriz.

Gül-gülistân-ı melâhatdir Muhammed Mustafâ
Bülbülistân-ı belâgatdir Muhammed Mustafâ
Rûh-i pâki nûr-i Mevlâ'dan mürekkeb bir güzel
'Ayn-i 'ummân-ı 'inâyetdir Muhammed Mustafâ

Listeye geri dön