Hırkayı Mâl Etmek

27 Ağustos 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

İbret
Pîr Nûreddin Cerrâhî Hazretlerinin bendegânından Süleyman Veliyyüddin Efendi Hazretlerinin zengin bir amcası varmış, vefâtında büyük bir servet bırakmış. Süleyman Veliyyüddîn Efendi'nin hissesine de yüklü bir meblağ düşmüş. Bu haberi alınca, hemen mürşidi Pîr Nûreddîn Cerrâhî Hazretlerinin huzûruna gelip, meseleyi arz etmiş. Hazret-i Pîr buyurmuşlar ki, "Sen bugünkü mîrâsa mı tâlibsin, yoksa yârınki ihsân-ı ilâhiyye mi? Süleymân gözünü aç!".

Bu îkâz üzerine Veliyyüddîn Efendi mîrâsdan ferâgat ederek kendi hissesini diğer mîrâsçılara terketmiş. O sırada mevsimin kış olması münâsebetiyle mîrâsçı akrabâlarından birisi ona teşekkür kabîlinden yeşil çuhadan güzel bir hırka hediye etmiş. Veliyyüddîn Efendi de hediyeyi kabûl ederek hırkayı giymiş. Giymiş ama Hazret-i Pîr, hırkayı görür görmez "Veliyyüddîn! Sen bu hırkayı nereden aldın?" diye sormasın mı! Veliyyüddîn Efendi, "Amcamın mîrâsını terk etdiğim akrabâlarımdan birisi hediye getirdi" deyince Hazret-i Pîr, "O hırka mîrâsdan alınan parayla yapdırılmışdır. Onu sana mâl edelim de ömrünün sonuna kadar giyesin ve öldükden sonra da senin sandukanın üzerine koysunlar da bizden sonra gelenler ibret alsınlar" buyurmuşlar. 

Ertesi gün, "Bugün Cuma namazını Fâtih Sultân Mehmed Câmi'-i Şerîfinde edâ edelim, sonra da Kubbe Dergâhına gidelim, âyin-i şerîfde bulunalım" buyurmuşlar ve Serhalîfe Hazretlerini yanlarına alıp adıgeçen câmi'-i şerîfe gitmişler. Cuma namazından sonra Çörekçi Kapısındaki fırının önünde durup, "Veliyyüddîn! Üstündeki hırkayı çıkarıp yere yay" diye irâde buyurmuşlar. Serhalîfe, derhal bu emre imtisâl ederek o güzelim hırkayı çıkarmış ve yere sermiş. Hazret-i Pîr börekçiye, hırkanın üzerine birkaç kilo poğaça doğramasını söylemiş. Poğaçalar hırkanın üzerine doğranırken Veliyyüddîn Efendi'ye sokak köpeklerini çağırmasını söylemiş. Toplanan köpeklere hırkanın üstündeki poğaçaları bir güzel yedirdikden sonra, buyurmuşlar ki, "Veliyyüddîn! Haydi al şimdi hırkanı giy bakalım". Veliyyüddîn Efendi de derhal emre imtisâl ederek çamurlara bulanan hırkayı alıp üstüne giymiş.

Sonra berâberce Kubbe Dergâhına gitmişler. Hazret-i Pîr, Veliyyüddîn Efendi'yi, dergâhın karşısındaki boş arsada bulunan büyük bir dut ağacının dalına saçlarından bağlamış ve tek başına dergâha girmiş. Dergâhın postnişîni olan zât, bu hâle şâhid olup Hazret-i Pîr'e hitâben "Efendim Veliyyüddîn Efendi birâderimin bir kusûru var ise af buyurunuz da gidelim, saçlarını çözelim, halâs edelim" diyerek ricâ ve niyâzda bulununca Hazret-i Pîr, "Merâk etmeyin, fakîr çağırınca o gelir" buyurmuşlar ve pencereden mübârek başlarını çıkarıp, "Veliyyüddîn! Haydi gel!" diye seslenince Veliyyüddîn Efendi bu emre imtisâl için derhal başını silkeleyince o uzun saçları, olduğu gibi ağacın dalında kalmış ve başından kanlar akarak Hazret-i Pîr’in huzûruna gelmiş. Kendisine, "Niçin saçlarınızı çözüp de gelmediniz?" diye soranlara, "Şeyhim gel diye emir verdi, başka bir emir vermedi" cevâbını vermişdir. Hazret-i Pîr, mübârek eliyle Veliyyüddîn Efendi’nin başını mesh edince derhal kanlar kesilip sanki yeni tıraş olmuş gibi bir hâle gelmiş. Hazret-i Pîr, "Veliyyüddîn Efendi'nin ağaçda kalan saçlarını aldırmış ve ikiye ayırarak bir kısmını Kubbe Dergâhı Şeyhi Süleyman Veliyyüddîn Efendi'ye vermiş, diğer kısmını da kendileri alarak "Bizden sonra gelen ehl-i tarîka ibret olmak üzere yarısı bu dergâh-ı şerîfde kalsın, diğer yarısını da dergâha götüreyim de orada muhâfaza edilsin" buyurmuşlardır.
Listeye geri dön