19 Ekim 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Hazret-i Mevlânâ Mesnevî-i Şerîf'de hikâye ediyorlar :
Bir gemi içinde bir dervîş varmış. Yiğitlik yükünü sırtına yastık yapıp yatmış, uyumuş. Gemideki yolculardan birinin altın kesesi kaybolmuş, o esnâda dervîş uykudaymış. Herkesi aramışlar, altınları bulamamışlar. Paranın sâhibi en nihâyet onu göstermiş, "Şu uyuyan fakîri de arayalım" demiş ve uyandırmış dervîşi. Demiş ki, "Gemide para kayboldu, herkesi aradık, bulamadık. Kurtuluşun yok, çıkar hırkanı da insanlar senden şübhe etmeyi bıraksınlar". Dervîş, kendisinden şübhe etmelerine gücenmiş ve Cenâb-ı Hakk'a niyâz etmiş, demiş ki, "Yâ Rabbi, bu alçak herifler senin kulunu töhmet altında bırakıyorlar, fermânını yetiştir, yardımını gönder". Bunu der demez, denizdeki balıklardan binlercesi başlarını dışarı çıkarmış, her biri ağzında emsâli görülmemiş bir inci tutuyormuş. Binlerce balık ve binlerce inci. Hem de ne inci, her biri bir vilâyetin gelirine denk kıymetde imiş incilerin. Dervîş, balıkların ağzından bir kaç inci alıp gemiye atmış ve havaya sıçramış, hava üstünde sanki bir taht kurulmuş, o da bağdaş kurup o tahtın üstüne bir sultân gibi oturmuş. Geminin tepesinde durmuş ve gemi halkına şöyle seslenmiş : "Haydi gemi sizin olsun, Hakk da benim. Böylece fakîr hırsız! sizinle bir arada bulunmamış olur. Bu ayrılığın acaba kime ne zararı olur. Ben halkdan ayrıldım, Hakk'a musâhib oldum. Şu hâlde Allah ile pek hoşum, keyfim yerinde benim. O, ne beni hırsızlıkla suçlar, ne de yakamı bir müfterîye teslîm eder". Gemidekiler yukarıya doğru seslenmişler, "Ey ulu kişi, bu yüce makâma nasıl erişdin sen?" demişler. Demiş ki, "Fakîre suç isnâd etmek ve değersiz bir şey için Hakk'ı incitmekden Allah'a sığınırım. Fukarâ hakkında kötü düşünmeyip, o sultânları medh ü senâ etdiğim için elde etdim bu makâmı. Onlar öyle mübârek nefesli fakîrlerdir ki, Abese Sûresi onları medh ü senâ etmek için gelmişdir. Bu fakîrlik, hiçbir şeyi olmamakdan değildir hâ, Hakk'dan başkasını yok saymakdandır.