23 Şubat 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
NÜKTE
Vaktiyle ilâhî cezbeye tutularak dersleri bırakan medrese kaçkını bir molla varmış. Halk onun cezbesinden bî-haber olduğu için adı dîvâneye çıkmış. Medrese arkadaşları bir gün onu bir tekkede bulmuşlar. Bakmışlar ki, medrese kaçkını molla, bir köşeye çekilmiş, huzûr içinde kendi âleminde oturuyor. Onun tam karşısındaki duvarda, celî hatla gâyet büyük ebadda "İsm-i Hû" yazılı imiş. Mollanın arkadaşlarından birisi, latîfe olsun diye, vaktiyle medresede berâberken öğrendikleri Arapça dilbilgisi kâidesine atıfda bulunarak "Be Molla! "Darabe"nin altında "hüve" gizlidir derler. Şu duvardaki gibi büyük bir "hüve", nasıl olur da "darabe"nin altında gizlenir?" demiş. Herkesin deli zannettiği molla, şu cevâbı vermiş : "A birâder senin hiç aklın yok mu?, "hüve"sine göre "darabe"si olur" demiş.
Arapça bilmeyenler için bir îzâh yapmamız lâzım. Arapçada fiiller hem zamana hem de şahıs zamirlerine göre çekilir. "Darabe" kelimesi, üçüncü tekil şahıs zamiri ile geçmiş zaman ifâde eder, yani "vurdu" demekdir. Nasıl ki Türkçede "vurdu" fiilinin başına "o" getirmeye lüzum yoksa, Arapçada da "darabe"nin önüne üçüncü tekil şahıs zamiri olan "hüve" getirmeye gerek yokdur. "Darabe"nin altında "hüve" gizlidir sözünden maksad budur.
Gerçi kim dîvâneye derler kalem yok gâh olur
Söz gelir altun kalemle yazılır dîvâneden