Huzûr Huzûrullahda Bulunur

Bir hükümdârın veya bir devlet ya da hükûmet reisinin huzûruna girebilmek için, araya birçok aracılar konur, bin türlü ricâ ve niyâzda bulunulur, binbir müşkilâtla bir randevu koparılır. O hükümdârın, o devlet veya hükûmet başkanının huzûruna kabûl olunabilmek bahtiyârlığına ulaşan kimse, belirli bir süre içinde bütün derdlerini, isteklerini ve ihtiyaçlarını, günlerce kafasında tasarladığı vecîz cümlelerle ifâde etmeğe çalışır. Huzûrunda bulunduğu zât, kendisi de dâhil olmak üzere milyonlarcainsanın hayâtı ve mukadderâtı ile ilgili bin türlü mes'ele ve mevzû ile meşgûl ve mahmûl bulunduğundan, kendisine arz olunan husûsları ya dinler veya dinleyemez, ya anlar veya anlayamaz ve o kişiyi birkaç gönül alıcı sözle avutur ve sırada bekleyen bir başkasını kabûl edebilmek için, kendisiyle görüşebilmek için günlerce, belki de aylarca sıra beklemiş olan kişiyi atlatır. Böyle olduğu halde, o hükümdârın, o devlet veya hükûmet başkanının huzûruna giren kimse, sanki bütün derdlerine çâre bulunmuş ve bütün müşkilleri hallolunmuşcasına mutlu olur ve kalb huzûru ile oradan ayrılır. Bu aldatıcı bir huzûrdur.

Halbuki namaz kılan bir kişi, günde beş vakit, hiç bir aracı olmadan, ricâya ve minnete hiç lüzûm duymadan, yerlerin ve göklerin, bilinen ve bilinmeyen, görünen ve görünmeyen âlemlerin müstakillen mâliki ve hâkimi olan, sultânlar sultânı Hakk Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri ile buluşur, dili döndüğü kadar O'na arz-ı hâcât eyler, derdini söyler ve dermânını ister. Huzûrundan ayrıldığı zaman da, namazdaki o tecelliyât bâkî kalır. Çünkü huzûrunda huzûr bulduğu zât-ı akdesin, ona kendisinden yakın olduğunu, ihlâs ile kendisine teveccüh edenleri aslâ mahrûm bırakmadığını bilir. Böyle bir se'âdete mazhar olanlar da elbette hakikî huzûra erişirler.