24 Ocak 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
İbn Arabî Hazretleri, Muhyiddîn İbn Arabî Hazretleri, büyük velîlerden, İslâm'ın önderlerinden, önde gelenlerinden. Aleyhinde olan çok adam vardır. "Efendi böyle bir adamın aleyhinde olan olur mu?". Olur. Peygamberin de aleyhinde olanlar var ya.
Hattâ Mûsâ Peygamber Hazret-i Allah'a demiş ki, "Yâ Rabbi, kullar benim aleyhimde konuşuyorlar, kulların dilini benden kes, benim aleyhimde konuşmasınlar" deyince Hakk Teâlâ buyurmuş ki, "Yâ Mûsâ! Peygambersin ama sen de onların cinsindensin, ben onların hâlıkıyım, benim de aleyhimde konuşuyorlar" demiş. Malum ya, vermedi mi hemen aleyhe geçiyoruz, rızâ göstermiyoruz. Hasta olduk mu, hemen aleyhine geçiyoruz, Allah'ı kullara şikâyet ediyoruz.
Hazret'in de bir çok düşmanları vardır fakat büyük kerâmâta mâlik bir zât-ı muhteremdir. Hazret'in aleyhinde olan bir komşusu varmış.
İnsan bilmediğinin düşmanıdır. Bir daha söylüyorum. Umûmî olarak, insan bilmediği şeyin düşmanıdır. Öğren, bil, sonra düşman ol. Fuzûlî düşmanlığa lüzûm yok.
İşte o adam da Hazret-i Şeyh'in aleyhinde imiş. Çünkü O'nun derecesine ermemiş, bilmiyor. Adam bir gün hasta olmuş, Hazret-i Şeyh de onu ziyârete gelmiş, kapısını çalmış. Kapıyı hanımı açmış, "Ne istiyorsunuz?" demiş. Hazret-i Şeyh, "De ki, Muhyiddin geldi, kendisini ziyâret edeceğim, müsâadesi var mı?" demiş. Kadın kocasının şeyhi sevmediğini bildiği halde gidip kocasına söylemiş, "Şeyh Muhyiddin Efendi geldi, seni ziyâret etmek istiyor" demiş. Adam, "Onun burada işi yok. Söyle ona, onun işi kilisede, kiliseye gitsin o, kiliseye" demiş. Kadın da kocasının söylediğini aynen Hazret-i Şeyh'e nakletmiş. Hazret-i Şeyh, "Peki, mâdem ki öyle söyledi, gideyim kiliseye. Komşum beni kötü bir yere göndermez" demiş ve gitmiş, kiliseye oturmuş. Hıristiyanlar ibâdetdeler. O da başında tâcı, sarığı, kisve-i İslâm ile bir tarafa oturmuş. Papaz anlatıyormuş.
Hıristiyanlıkda itiraz yokdur, neden diye sorulmaz. İslâm'da neden diye sorulur, illeti sorulur. Abdestin farzı dört denmiş, neden? İlleti nedir, soracaksın. Bunu söyleyen zât da bunu sana îzâh edecek. Çünkü âlimin vazîfesidir, boynunun borcudur. İslâm'da gizli kapaklı bir şey yok. Onun için hıristiyanlar bir üç, üç birdir derler. Yani Allahu Teâlâ Hazretlerini teslîs ederler. "Papaz Efendi, bu ne demek?" deyince, "O sorulmaz" denir. Bitti o kadar. Ya kabûl edersin ya kabûl etmezsin. Bitti o kadar. Hattâ çok âlim bir adam vardı, profesörlerden, hıristiyandı, kendisine dedim ki, "Yâhu sen bu ilimle, bu kafayla kiliseye nasıl gidiyorsun?" dedim. Bana dedi ki, "Hocaefendi, biz kiliseye girerken şapkamızı çıkarırız, şapkayla berâber aklımızı da dışarda bırakırız, içeri öyle gireriz" dedi. Bizim dînimiz âlî dîn, Allah dîni. Soracaksın, öğreneceksin, yapacaksın. Bizde "Mukallidin îmânı sahîh değildir" diyenler bile vardır. Bizde tahkîkli îmân vardır. Ama biz dînimizi aramıyoruz. Biz dînimizi öğrenemedik. Güzeli bilemedik, güzeli bulamadık. Yâhud yanlış bir yere sorduk. Doktor zannettiğimiz beyaz gömlekli bir adama sorduk hastalığımızı. Halbuki o doktor değilmiş, o kıyâfete girmiş. Ne demek istediğimi anlatabildim mi acabâ?
Papaz anlatırken, Hazret-i Şeyh papaza, "Hayır, Îsâ Efendimiz öyle demedi" demiş. Der demez, papaz şaşırmış, "öyle dedi" demiş. Hazret-i Şeyh, "Hayır öyle demedi. Îsâ Efendimiz benden sonra Ahmed Peygamber gelecek diye müjdeledi" demiş. Papaz, "Hayır, Îsâ'dan sonra peygamber gelmez" demiş. Bunun üzerine Hazret-i Şeyh, "Peki öyleyse Îsâ Peygamber'e sor bakalım" demiş. Kiliselerde resim var ya. Papaz, "Resim konuşmaz ki" deyince. Hazret-i Şeyh "Sen sor, konuşur o" demiş. Papaz Hazret-i Îsâ'nın resmine doğru seslenmiş, "Yâ Îsâ, senden sonra peygamber gelecek mi?" demiş. Resimden cevap gelmiş, "Hazret-i Muhammed gelecek. Hazret-i Muhammed'in gelişini müjdelemek üzere yüz yirmi dört bin peygamber gönderildi, ben de onlardan birisiyim. Benden sonra Ahmed Peygamber gelecek diye, ibâdullahı tebşîr ettim". Resim konuşmuş, papaz şaşırmış. Onun üzerine hepsi "eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûluh" diyerek îmânlarını izhâr etmişler. Hazret-i Şeyh önde bunlar arkada kilisden çıkmışlar, câmiye doğru gidiyorlar, komşunun kapısının önünden geçerlerken, Hazret demiş ki, "Komşum beni kötü bir yere göndermedi, bunların hidâyetine vesîle olacakmışım, onun için gönderdi beni oraya".
Olgunlar, pişkinler böyledir. Çiğler kavga çıkarır. Ham-ervah kavga çıkarır. Pişkinler hemen kızmazlar. Hattâ sahâbeden birisi, "Yâ Resûlallah bana vasiyet et" demiş, Efendimiz ona "Lâ tağdab" buyurmuşlar, yani "gadablanma" demiş. Sözü suhûletle al, gadablandığın vakit anlayamazsın, hayrı şerri ayıramazsın. Gadabla kalkan zararla oturur. Aynı sahâbe aynı soruyu üç defa sormuş, Peygamberimiz üçünde de "lâ tağdab" yani "gadablanma" buyurmuşlar.