15 Şubat 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Hüccetü'l-İslâm İmâm-ı Gazâlî Hazretlerinin hem en meşhûr, hem en hacimli, hem en önemli, hem de en feyizli eseridir. Hazret-i İmâm eserine verdiği isimle eseri ne maksadla yazdığını da îzâh etmişdir. "İhyâ" diriltmek, canlandırmak demekdir, "ulûmi'd-dîn" ise dînî ilimler ma'nâsınadır. Hazret-i İmâm'ın yaşadığı 11.asırda dînî ilimlerin vaziyeti o derece dağınıkdır ve perîşândır ki Hazret-i İmâm bir müceddid olarak ortaya çıkmış bu büyük eseri kaleme almışdır. Zâten müellif eserin giriş kısmında meseleyi yeterince îzâh eder ve Hakk yolunun rehberleri ve önderleri olması gereken âlimlerin Şeytan'ın iğvâsına kapılmış olduklarını ve şekilciliğe düşdüklerini söyler. Bu sözde âlimler, ilmi yozlaşdırmışlar ve siyâsetçilerin taleblerine göre fetvâlar vererek kendi menfaatlerinin peşine düşmüşlerdir. Bir kısım âlimler de lüzumsuz tartışmalarla ve boş mevzularla meşgûl olmuşlardır. Bir kısım dîn adamları da tumturaklı konuşmalarla halkı etkilemek ve etraflarına adam toplamak sevdâsına düşmüşlerdir. Gerçek ilimler ve selef-i sâlihînin takîb etdiği yol neredeyse unutulmuşdur. İşte İhyâ'nın yazılma sebebi budur.
Eserde müslümanlığın özü ve İslâm'ın esâsları üzerinde durulmuşdur. Çünkü o devirde de tıpkı bu devirde olduğu gibi İslâm'ın özü unutulmuş, ibâdetler şekilden ibâret kalmış, İslâm'ın hedefi olan ahlâk gitmiş, dîn âdetlere dönüşmüşdür.
Eser dört cillden müteşekkildir. Her cildde on bahis vardır. Her bir cildin muhtevâsına kısaca bir göz atalım :
Birinci cild ibâdetlere ayrılmışdır. Bu cilddeki bahisler şunlardır : İlim, akâid, tahâret, namaz, zekât, oruç, hac, Kur`ân tilâveti, zikir ve duâ, virdler ve gecelerin ihyâsı. Bu bahislerde ibâdetlerin zâhirinden ziyâde ma'nâları, maksadları ve hikmetleri üzerinde durulur.
İkinci cild, âdetler hakkındadır. Âdetden maksad, yeme-içme, evlilik, alışveriş, arkadaşlık, sohbet, uzlet, maîşet gibi husûslardır. Müellif bu cildde müslümanların, nasıl bir âile düzenine, nasıl bir cemiyet hayâtına, nasıl bir iktisâdî düzene sâhib olmaları gerekdiğini anlatır.
Üçüncü cild, insanı felâkete götüren manevî âfetler hakkındadır. Müellif bu cildde, şehvet, gadab, kîn, hased, dünyâ sevgisi, hırs, cimrilik, makâm sevgisi, riyâ, ucub gibi öldürücü hastalıklardan kurtulma çârelerini göstermekdedir.
Dördüncü cild, insanı kurtuluşa götüren meselelere ayrılmışdır. Tövbe, sabır, şükür, havf ve recâ, fakr, tevhîd, tevekkül, muhabbet, şevk, üns, rızâ, ihlâs, sıdk, murâkabe, muhâsebe, tefekkür gibi meseleler üzerinde durulmuşdur.
Dikkat edilirse, son iki cild, ehl-i tarîkin tezkiye-i nefs, tasfiye-i kalb dedikleri şeyden başka bir şey değildir. Yani kitabın son iki cildi tamâmen tasavvufa ve nefs terbiyesine dâirdir.
Hazret-i İmâm, her bahisde şu tertîbe riâyet etmişdir. Önce o bahisle ilgili âyetleri, sonra hadîs-i şerîfleri, sonra ashâbın söz ve fiillerini, sonra evliyâullahın sözlerini ve kıssalarını zikretmişdir. Bazı bahislerde bunlarla da yetinmemiş, aklî îzâhlar yapmış, meseller îrâd etmiş, ince tahliller ve zarîf tesbitler yapmışdır. Bütün bu îzâhlar Hazret-i İmâm'ın ilminin vüsatini, muhâkemesinin kuvvetini ve usûlünün sağlamlığını apaçık gösterdiği gibi, insanı kendisine hayran bırakmakda ve "bu ancak bir dehâ eseri olabilir" dedirtmekdedir.
Eser, yazıldığı günden itibaren çok büyük bir alâkaya mazhar olmuş, yazma nüshaları gün geçdikçe çoğalmış, dünyânın her tarafına yayılmış, tercümeleri ve şerhleri yapılmış, muhtasarları yazılmışdır. İslâm âleminde bu kadar revaç bulan başka bir kitâb yokdur diyebiliriz. Eser, batılıların bile alâkasını çekmiş, bazı kısımları batı dillerine tercüme edilmiş, eser hakkında pek çok yorumlar yapılmış, makâleler yazılmışdır.
Bu eser o kadar kıymetli, o kadar mühim bir eserdir ki, "İslâm’a dâir bütün kitâblar kaybolsa, bir tek İḥyâ kalsa, yeter" denilmişdir. Eser bir kere okunup rafa kaldırılacak eserlerden değildir, tekrar tekrar okunacak, yeri geldiğinde hep mürâcaat edilecek eserlerdendir.
İhyâ, bu sahada yazılmış kitâblar arasında müstesnâ bir mevkidedir. Çünkü müellif, ilmi amel ve ahlâk ile birleşdirmiş, dâimâ ihlâsı esas almış ve işi lafızda bırakmamış hep ma'nâya nüfûz etmişdir. Üstelik bu işi herkesin anlayabileceği bir dille, bir üslûbla yapmışdır. En derin meseleler bile son derece açık bir şekilde îzâh edilmişdir. Bu yüzden de bu eser, kalblere tesir eder. Hazret-i İmâm, ilmiyle âmil mukakkik bir âlim ve seyr u sülûkünü ikmâl etmiş büyük bir ârif olduğu için eseri de çok feyizli ve bereketlidir, okuyana muhakkak tesir eder. İhyâ canlı bir kitâbdır, âdetâ bir mürşid gibidir, okuyanı irşâd eder, kimi zaman düşündürür, kimi zaman ağlatır, kimi zaman ürpertir, kimi zaman ümîdlendirir ve dâimâ doğru yola sevk eder.