İki Kalın Perde

İnsanoğlu aldanmışdır. Nikmeti nimet, nimeti nikmet zannetmişdir, kahrı lutuf, lutfu kahır anlamışdır, şerri hayır, hayrı şer bilmişdir, hâsılı cemâlin celâl altında gizlendiğini anlayamamışdır. Çünkü mal mülk muhabbeti, makam mevki sevgisi, dünyânın âlâyişi, gözlerini bağlamış, aklını perdelemişdir.

Hazret-i Mevlânâ bu husûsda buyuruyorlar ki :

Hakk ile kul arasında iki perde vardır. Diğer bütün perdeler bunlardan zâhir olur. Bunlar da sıhhat ve maldır. Beden sıhhati yerinde olan bir kimse, "Hani Allah? Bilmiyorum ve görmüyorum ki" der. Kendisinde bir hastalık peydâ olunca, "Aman Allah, Aman Allah!" demeğe başlar ve Hakk ile dost olup duâya başlar. Demek ki sıhhat onun hicâbı idi ve Hakk o hastalık altında gizlenmişdi. Ve yine bir adamın ne kadar malı ve kuvveti varsa, o kadar istek ve arzularını yerine getirir, gece gündüz onlarla meşgûl olur. Nasîbsiz kalınca da zayıf düşdüğü için hemen Allah'dan yardım istemeğe başlar.

Hakk Teâlâ Firavun'a dört yüz yıl ömür verdi ve ona memleket ve pâdişahlık ihsân eyledi ve her ne murâd etdiyse verdi ona. Bunların cümlesi, onu Hakk'dan uzaklaştıran perdelerdi. Kendisini zikretmemesi için ona en ufak bir keder, bir baş ağrısı dahi vermedi Allah. Âdetâ ona, "Sen arzularınla meşgûl ol, bizi yâd etme" dedi.