22 Temmuz 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
Meyhânede kavga çıkmış. Erenler ortaya girmiş, ayıracak. Derken, kafasına bir şişe vurmuşlar. Oradan biri kalkmış, "Dede erenler başına bir şey oldu mu?"demiş. "Ulan bende kafa olsa, araya girer miyim! Nerede bende baş!". "Bende beyin olsa oğlum" demiş, "kafa olsa, iki sarhoşun arasına girer miydim!"
Bu hikâye anlayana çok şey söyler. Biz şimdilik tek bir yönüne işâret edelim. Bu hikâyedeki meyhâne, dünyânın remzidir. Kavgaya tutuşan sarhoşlar, dünyâ muhabbeti ile didişen ve dünyâyı paylaşamayan insanların remzidir. Kavgayı ayırmaya çalışan bektâşî, ehl-i dünyâya nasîhat eden ve onları bu boş kavgadan kurtarmaya çalışan mürşidlerin remzidir. Bektâşînin kafasına şişe yemesi ise, dünyâ sarhoşu olanların kendilerine yapılan nasîhatları dinlemedikleri gibi bir de üstüne nasîhat edenlere kızıp, düşmân olmalarına ve onlara eziyet cefâ etmelerinin remzidir.
Bektâşînin, yaptığı iş için, "kafası olanın yapacağı iş değil" demesine gelince. Mürşidler halkı irşâd için büyük emekler harcar ve birçok fedâkârlıklar yaparlar fakat karşılığında hiçbir menfaat beklemezler. Hattâ bütün bu fedâkârlıklara rağmen çoğu zaman yardım etmeğe çalıştıkları kişilerden eziyet ve cefâ görürler. Onların iç dünyâsını bilmeyenlere göre yaptıkları bu iş, akıllı işi değildir.
İyilik yaptığın kişinin şerrinden sakın.