İkinize de Yeter

24 Kasım 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

Muzaffer Efendi
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri anlatmışlardı :
İyice yaşlanıp elden ayakdan düşen bir Bektâşi, son günlerinde zahmet çekmemek için bir kurnazlık düşünmüş. Sanki bir küp altını varmış da bir yere gömmüş gibi, bir kağıda bir şeyler karalamış, gûyâ gömünün yerini tarif etmiş, haritasını yapmış, sonra o kağıdı muska yapıp külahına koymuş. Sonra da mahallenin imamını çağırıp ona demiş ki, "İmâm efendi, bak, hâlimi görüyorsun, vaktim iyice azaldı, ecelim yakın. Eğer şu son günlerimde bana iyi bakarsan bütün paramı sana bırakırım. Yeter ki beni oraya buraya sürükleme, kendi evimde huzûr içinde öleyim, param sana ananın ak sütü gibi helâl olsun. Bak her şey şu kağıtda yazılı" demiş ve muska yapıp külahına koyduğu kağıdı çıkarıp göstermiş. O lafını bitirmeden müezzin efendi içeri girmiş ve hemen öne atılmış, "Dede erenler, merâk etme, ben sana bakarım" demiş. İmam, müezzine fenâ hâlde bozulmuş, "Yâhu ben daha müsbet-menfî bir cevâb vermeden sen niye burnunu sokuyorsun!" demiş. Sensin-bensin derken, Bektâşi demiş ki, "Kavga-gürültü etmeyin, ikiniz de bakın, ikinize de yeter" demiş. Neyse artık ikisi birden bakmaya başlamışlar Bektâşi'ye. Ama imam müezzine emânet edemiyor Bektâşi'yi, ya ölürse, müezzin külahı kaparsa diye, müezzin de imama teslîm edemiyor, ya ölürse, külahı imam kaparsa diye. Neyse günlerden bir gün Bektâşi nalları dikmiş. Haydi hemen koşup kapmışlar külahı, bir o çekiyor, bir o çekiyor. "Yâhu yırtacaksın" demiş imam, "ne çekiyorsun, açalım şunu, neyse herifin bırakdığı para, kardeş kardeş paylaşırız" demiş. O muskanın içinde parayı gömdüğü yeri gösteriyor, haritası var ya. Nihâyet muskayı açmışlar. Bir de ne görsünler! Kağıtda ne harita var ne de bir tarîf, yalnızca bir beyit var, iki satırlık şöyle bir yazı :
Ecel geldi cihâne çün bedenden uçdu cân
İmam efendi kîrim alsın müezzinbaşı husyetân

Bu hikâye size şaka gelmesin, bunda nice hikmetler, nice nükteler var. Burada Bektâşi, dünyânın, onun parasına tamah eden imam ile müezzin de dünyâya harîs olan kişilerin remzidir. Kim ki dünyâ malına harîsdir, tamahkârdır, onun âkıbeti tıpkı hikâyedeki imam ile müezzin gibi hüsrândır. Neden? Çünkü dünyâ hîlekârdır, aldatıcıdır, tıpkı usta bir illüzyonist gibidir. Dünyâ insana kendisini çok câzib gösterir, hoş gösterir, insanı peşinden koşdurur ama dönekdir, vaadlerinin hiç birini yerine getirmez. Tamah ve hırsla hareket eden kişi de, yıllarca çalışır, uğraşır, binbir zahmet çeker ama netîcede âhirete eli boş gider, tek kuruş bile götüremez öbür tarafa. Bütün o çalışmalar, uğraşmalar, dökülen terler, çekilen zahmetler hep boşa gider, geriye ancak pişmanlık ve hüsran kalır. 

Bu husrânı daha bu dünyâda iken tadanlar da çokdur. Nicelerinin güvendiği dağlara karlar yağmışdır, meselâ yıllarca sadâkatle hizmet etdikleri patronları onları kapının önüne koyuvermişdir. Niceleri de güvendikleri ortaklarının yâhud da çalışanlarının ihânetine uğramışdır. Veyâ taparcasına sevdiği kocası, otuz yıl sonra, kırk yıl sonra, onu beş parasız bırakıp gitmişdir. Bir de muhteris zâlimler vardır ki hırslarından Kârun gibi para toplamışlar, Nemrud gibi saraylar yapdırmışlar, Şeddad gibi binâlar inşâ etmişler, Firavun gibi ordulara mâlik olmuşlardır. Sonra bir gün gelmiş, bütün bu güvendikleri şeyler bir anda ellerinden çıkmış, rezîl ve rüsvâ olmuşlar, hâib ü hâsir def olup gitmişlerdir. Siz bakmayın misâlleri eskilerden verdiğime, yakın târih de bunların misâlleri ile doludur. Hani Saddam, hani Kaddafi, hani Hitler, hani Mussolini?

Pek rengine aldanma felek eski felekdir
Zîrâ feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönekdir

www.muzafferozak.com
Listeye geri dön