- Diğer bir vecihden bakılırsa, ilmin çoğalmasının sebebi, câhillerin merâkı ve sorularıdır...Onlar sordukça bilenler meseleleri beyân eder ve bilenlerin derûnunda özlü olarak bulunan ilim de çoğalmış gibi olur...
- Üçüncü bir vecih de şudur...Birçokları, bilgiçlik taslamak için aslında kısaca ifâde edilebilecek hakîkatleri lüzumsuz yere evire çevire uzun uzun anlatır...Meselâ on sayfada aktarılabilecek bilgiyi yüz sayfaya yayarlar...Zannederler ki böyle yaparlarsa herkes onları âlim sanacak!...Günümüzde neşredilen bir çok eserin ve özellikle de akademik çalışmaların en belirgin vasfı maalesef budur...
- Bir diğer vecihden bakılırsa, bu söz, vahdet-kesret mes'elesine dâirdir...Bu sözde, sôfiyyenin binbir türlü ifâdelerle remzettikleri "lâ mevcûde illâ hû" sırrına işâret vardır...Yani bu kesret âlemi, "nokta-yı vahdet"den zuhûr etmişdir...Kesret içinde yüzen câhiller ve gâfiller, aslında herşeyin o "nokta"dan ibâret olduğunu bilmezler...Hüsn-i hat ile uğraşanlar bilir ki bütün harfler nokta hesâbıyladır...Ârifler ise, bu kesret âleminde görünen ve aslında hakîkî bir varlığı olmayan şeylere kıymet vermezler, bilirler ki bunlar birer zıll u hayâlden ibâretdir...
Şu yazımızın dahî bu sözün bir isbâtı olması ne acîb bir tecellîdir, değil mi?...
Nakş-i sun’un remz eder hüsnünde rü’yet perdesi
Hâce-i hükm-i ezeldendir hakîkat perdesi
Sîreti sûretde mümkündür temâşa eylemek
Hâil olmaz ayn-ı irfâna basîret perdesi
Her neye im'ân ile baksan olur iş âşikâr
Kılmış isti'lâ cihâna hâb-i gaflet perdesi
Bu hayâl-i âlemi gözden geçirmekdir hüner
Nice kâra gözleri mahv etti sûret perdesi
Şem'-i aşka yandırıp tasvîr-i cismindir geçen
Âdemi âmed-şüd etmekde azîmet perdesi
Hangi zılla ilticâ etsen fenâ bulmaz aceb
Oynatan üstâdı gör kurmuş muhabbet perdesi
Dergeh-i Âl-i Abâ'da müstakîm ol Kemterî
Gösterir vahdet elin kalktıkça kesret perdesi