İlim Bir Noktadır

7 Kasım 2016 tarihinde yayınlanmıştır.

Tasavvuf
Ben ilim şehriyim, Ali de onun kapısıdır
Hadîs-i Şerîf

Hadîs-i Şerîf'lerle şânı tebcîl edilen İmâm Ali radıyallahu anh ve kerremallahu vecheh Hazretleri buyurmuşlardır ki :

العلم نقطة كثرها الجاهلون
İlim bir noktadır, câhiller onu çoğlattı...

Hazret-i Ali kerremallahu vecheh Efendimizin bu sözü pek ârifâne ve hakîmânedir...Peki bu söz, nelere işâret etmekdedir?...
  • İlim, yani bir şeyi bilmek, aslında son derece mücmeldir yani özlüdür...Meselâ açlık bilgisi yani insanın aç olduğunu bilmesi, renk bilgisi, tad bilgileri, mekâna âit bilgiler, hep nokta kabîlinden özlü bilgilerdir...Meselâ İstanbul'dan Bursa'ya nasıl gidileceğini bilmek gibi...Ne zaman ki bu bilgi, söze veya yazıya dökülür o zaman iş uzar ve özlü olan bilgi çoğaldıkça çoğalır...Daha doğrusu bilginin kendisi çoğalmaz, çokmuş gibi görünür...Hakîkatde bilgi aynı bilgidir, fakat ifâdeler onu kalabalık gösterir...Bu vecihden bakılınca, İmam Ali Hazretlerinin bu sözü, ma'nâ ve elfâz farkına işâret eder...Ma'nâ nokta kabîlindendir, o ma'nâ elfâza dökülünce artar, çoğalır... 
  • Diğer bir vecihden bakılırsa, ilmin çoğalmasının sebebi, câhillerin merâkı ve sorularıdır...Onlar sordukça bilenler meseleleri beyân eder ve bilenlerin derûnunda özlü olarak bulunan ilim de çoğalmış gibi olur... 
  • Üçüncü bir vecih de şudur...Birçokları, bilgiçlik taslamak için aslında kısaca ifâde edilebilecek hakîkatleri lüzumsuz yere evire çevire uzun uzun anlatır...Meselâ on sayfada aktarılabilecek bilgiyi yüz sayfaya yayarlar...Zannederler ki böyle yaparlarsa herkes onları âlim sanacak!...Günümüzde neşredilen bir çok eserin ve özellikle de akademik çalışmaların en belirgin vasfı maalesef budur...
  • Bir diğer vecihden bakılırsa, bu söz, vahdet-kesret mes'elesine dâirdir...Bu sözde, sôfiyyenin binbir türlü ifâdelerle remzettikleri "lâ mevcûde illâ hû" sırrına işâret vardır...Yani bu kesret âlemi, "nokta-yı vahdet"den zuhûr etmişdir...Kesret içinde yüzen câhiller ve gâfiller, aslında herşeyin o "nokta"dan ibâret olduğunu bilmezler...Hüsn-i hat ile uğraşanlar bilir ki bütün harfler nokta hesâbıyladır...Ârifler ise, bu kesret âleminde görünen ve aslında hakîkî bir varlığı olmayan şeylere kıymet vermezler, bilirler ki bunlar birer zıll u hayâlden ibâretdir...
Şu yazımızın dahî bu sözün bir isbâtı olması ne acîb bir tecellîdir, değil mi?...

Nakş-i sun’un remz eder hüsnünde rü’yet perdesi
Hâce-i hükm-i ezeldendir hakîkat perdesi

Sîreti sûretde mümkündür temâşa eylemek
Hâil olmaz ayn-ı irfâna basîret perdesi

Her neye im'ân ile baksan olur iş âşikâr
Kılmış isti'lâ cihâna hâb-i gaflet perdesi

Bu hayâl-i âlemi gözden geçirmekdir hüner
Nice kâra gözleri mahv etti sûret perdesi

Şem'-i aşka yandırıp tasvîr-i cismindir geçen
Âdemi âmed-şüd etmekde azîmet perdesi

Hangi zılla ilticâ etsen fenâ bulmaz aceb
Oynatan üstâdı gör kurmuş muhabbet perdesi

Dergeh-i Âl-i Abâ'da müstakîm ol Kemterî
Gösterir vahdet elin kalktıkça kesret perdesi

Listeye geri dön