"İlim Hakk'ı bilmekdir, Hakk'ı bilmeyen kamyonlar dolusu kitap okusa da câhildir" demişdik. Sôfiyye lisânında Hakk'ı bilmeye, marifetullah ya da kısaca marifet, Hakk'ı bilenlere de ehl-i marifet, ârif-i billah ya da kısaca ârif denir.
Marifetullah da bir ilimdir ama bildiğimiz ilimlerden farklıdır. Tahsîl ile elde edilen ilimler ile marifetullah arasındaki fark, bakmakla görmek, okumakla anlamak arasındaki fark gibidir. Herkes bakar ama bazıları görür. Herkes okur ama anlayan azdır. Ehlullah hazerâtı, bu farkı îzâh için şu misâli vermişlerdir. Pâdişâh, tebdîl-i kıyâfet ederek halkın arasına girse, herkes onu görür ama kimse onu tanıyamaz. Halbuki pâdişâhın adamları ve yakınları, hangi kıyâfete bürünürse bürünsün onu hemen tanırlar. İlimle marifet arasındaki farklardan bazıları şunlardır :
İlim, akla taalluk eder ve aklın yardımcıları olan hislerle meselâ gözle, kulakla elde edilir, marifet ise kalbe taalluk eder, vicdan ve basîret ile hâsıl olur.
İlim kesbîdir yani tahsîl ile elde edilir, marifetullah ise vehbîdir yani Cenâb-ı Hakk'ın dilediği kuluna bahşettiği bir ihsânıdır.
İlim dâimâ şübhe ile berâberdir, marifetullah ise şübheye hiç yer bırakmaz, tam bir yakîn hâsıl eder.
İlimde ihtilaf vardır, bir âlimin sözüne diğeri itiraz edebilir, marifetullahda ise aslâ ihtilaf olmaz, her ârif aynı hakîkati dile getirir.
İlim bugün doğru dediğine yarın yanlış diyebilir, marifetullahda ise buna hiç ihtimal yokdur.
İlim şekillere, sûretlere ve lafızlara taalluk eder, marifet ise sîrete, ma'nâya ve hakîkate taalluk eder.
Marifetullah kalbi ışıl ışıl aydınlatan nûr-i ilâhîdir. Bu yüzden de hep güneşe teşbîh edilmişdir. Güneş doğunca zulmet dağılır, her şey aydınlanır ve daha önce görünmeyen şeyler görünür hâle gelir. Kalbinde marifetullah güneşi doğan kimse, daha önce bakıp da göremediği hakîkatleri görmeye, duyup da anlayamadığı sırları anlamaya, düşünüp de idrâk edemediği ma'nâları idrâk etmeye başlar.