İmâm Azam'ın İbrâhim Edhem Hazretlerine Hürmeti

12 Aralık 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

Şeriat
Muzaffer Efendi Hazretleri anlatırlardı :

İbrâhim Edhem Hazretleri, İmâm-ı A'zam'ın huzûruna girince, İmâm-ı A'zam O'na hürmeten ayağa kalkmış. O meclisde bulunan talebeleri, içlerinden şöyle geçirmişler. 
Bu adam, vaktiyle Belh Sultânı idi, sonra tahtı terkedip dervîş oldu, bizim üstâdımız ise allâme-i cihândır, böyle bir adam ayağa kalkması şaşılacak iş...
O ara meclise bir adam girmiş. İmâm-ı A'zam Hazretlerine yaklaşarak bir soru sormuş :
Yâ İmâm! Benim birisinden alacağım var, adam borcunu ödemiyor, ben alacağımı ondan nasıl alabilirim?
İmâm-ı A'zam Hazretleri, şerî'atın ahkâmına uygun olarak en güzel ve en açık şekilde şu cevâbı vermiş :
Eğer alacağına karşılık elinde bir sened varsa, ortaya koyarsın, paranı alırsın. Senedin yoksa iki şâhid getirmen gerekir. Şâhidlerin de yoksa yemin verirsin. Gerçi yemin, sened ve iki şahid getirmek gibi tek başına yeterli olmaz. Yeminle berâber borçlunun borcunu ikrâr etmesi lâzımdır.
İmâm-ı A'zam Hazretleri bu mükemmel cevâbın peşinden "Sen bunu bir de şu zâta sor" diyerek İbrâhim Edhem Hazretlerini göstermiş. Adam aynı mes'eleyi İbrâhim Eddhem Hazretlerine sorunca, Hazret adama "Sen bu alacağını almazsan yıkılır mısın, aç-açık kalır mısın, başkasına muhtâc olur musun? diye sormuş. Adam "Hayır, benim hâlim vaktim yerinde, bu para benim için o kadar da önemli değil" deyince İbrâhim Edhem Hazretleri "Öyleyse, mahkemeye filan müracaat etme, alacağından vazgeç, affet gitsin" demiş.

İmâm-ı A'zam, talebelerine dönerek, "Siz benim bu zâta ayağa kalkmama niçin şaşırıyorsunuz? O'nun verdiği hükmü duydunuz değil mi? İşte ben O'nun bu fazîletinden dolayı O'na hürmeten ayağa kalkdım" buyurmuşlar.

Efendi Hazretleri buyurdular ki :
İmâm-ı A'zam Hazretlerinin verdiği hüküm de Kur`ân'a uygun, İbrâhim Edhem Hazretlerinin verdiği hüküm de Kur`ân'a uygundur. Ne var ki biri fetvâ, diğeri takvâ tarafıdır. Biri ruhsat, diğeri azîmet cihetidir. Nitekim "وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُواْ بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُم بِهِ وَلَئِن صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِّلصَّابِرينَ" âyet-i kerîmesinde bu iki cihete de işâret vardır. Bu âyet-i kerîmdden de anlaşılacağı gibi, yapılan bir kötülüğe misliyle karşılık vermek câizdir ama affetmek ve sabretmek daha hayırlıdır.
Efendi Hazretleri buyururlardı ki :
Gerçek âlimler, ehlullahı tasdîk ederler ve onlara dâimâ hürmetkârdırlar, ehlullah hazerâtı da gerçek âlimleri tasdîk ederler ve onlara hürmet ederler. Çünkü ilmiyle âmil olan kimseler, "veliyullah" ile "veliyyüşşeytân"ı ayırabilirler.
www.muzafferozak.com
Listeye geri dön