İmâm Hüseyin Efendimizin Cömertliğine Bir Örnek
29 Ekim 2014 tarihinde yayınlanmıştır.
Hazret-i İmâm-ı Hüseyin, radıyallahu anh, cedd-i emcedine yakışır ve babasına yaraşır haslet ve meziyetlere mâlik, ilm-i ledünne vâris ve her bakımdan ilim, hilm, sabır, mürüvvet, şefkat ve şecâate sâhip idi. Resûl-i Müctebâ'ya çok benzediğinden, özleyenler onun pâk ve temiz vechine bakarlar ve Habîb-i Edîb-i Kibriyâ'yı görmüş gibi olurlardı. Muhterem dedesi ve babası gibi kerîm ve cömert idi. Tatlı sohbetleri ve isâbetli nasîhatleri ile muhâtabına kolayca te'sîr edebilen dedesine lâyık bir hatîb idi. Cömertlikde yektâ, kerem ve ihsânda sâhib-i atâ idi. Ahlâk-ı hamîde bakımından bil-ırsi vel-istihkâk ecdâdının hayr-ül-halefi idi. Üstün vasıflarını tavsîf, mümtâz haslet ve meziyyetlerini ta'rîf edebilmek mümkün ve mutasavver değildir. Radıyallâhu anhüm ecma'în ve 'alâ cemî'-i ehl-i beyti't-tâhirîn ve evliyâi mukarrebîn ve 'alâ şühedâ-i Kerbelâ-i ecma'în bi 'adedi mâ vese'a ilmullah...
Rivâyet olunur ki, a'râbînin biri Hz.İmâm-ı Hüseyin, radıyallahu anh, Efendimizin huzurlarına geldi ve :
- Ya İmâm! dedi. Muhterem deden Resûl-i Ekrem, sallallahu aleyhi ve sellem, bir ihtiyacınız olduğu zaman kendisinde şu dört haslet bulunan kişiden o hâcetinizi isteyiniz buyurmuştur :
1) Arabın şerîfinden
2) Kerîm olan kimseden
3) Kur'ân-ı Azîm'in me'âl-i kerîmine âşinâ olan hâfızlardan
4) Yüzleri güzel olan kimselerden
Yâ İmâm! Sen ki, Habîb-i Edîb-i Kibriyâ'nın torunusun. Binâenaleyh, arabın eşrâfından ve seyyidlerindensin. Kerem ise, dededen toruna sizlerin âdetinizdir. Kur'ân-ı azîme ve meâline herkesden ziyâde vâkıf ve âşinâ olduğunuza ise aslâ şüphe yokdur. Zîrâ, Kitâbullah hâne-i saâdete nâzil olmuş ve cümle halkı tenvîr buyurmuşdur. Güzellik bahsine gelince, ceddinden daha güzel hiç kimse yaratılmamışdır ve yaratılmayacakdır. Muhterem dedenizin : "Beni görmek isteyen Hasan ve Hüseyin'ime baksınlar" buyurduklarını da bilenlerdeniz. Onun için, benim şu ihtiyacımı sizden gayrı arzedecek kimse yokdur.
Hz. İmâm-ı Hüseyn, mürâcaat sahibi a'râbîye ihtiyacının ne olduğunu sordu. İhtiyaç sahibi a'râbî, dille söylemeyerek hâcetini yer üstüne yazarak arzetti. Hazret-i İmam şöyle buyurdu :
- Dedem Resûlullâh, sallallahu aleyhi ve sellem : "İhsân, kişinin hüner ve ma'rifetine göredir" buyurmuşlardır. Babam ise : "Kişinin kıymeti, bildiği kadardır" buyurmuşdur. Bu sebeple sana üç soru soracağım. Bunlardan birisine isâbetli cevap verirsen, malımın üçte birini, iki soruma isâbetli cevap verirsen, malımın üçte ikisini, üç soruma da isabetli cevap verirsen mâlik olduğum malın tamamını sana veririm, dedi ve ihtiyaç sahibi a'râbîye Irak'dan ganîmet malı olarak gelen içi altın dolu bir torbayı gösterdiler. A'râbî, bu teklife râzı oldu ve soruları cevaplandırmaya hazır olduğunu bildirdi.
Hz.İmâm-ı Hüseyin, radıyallahu anh, ona sordu :
- A'mâl-i sâlihanın en iyisi nedir?
A'râbî cevâb verdi :
- Allah teâlâ ve tekaddes Hazretlerine îmân etmekdir,dedi.
Hz.İmâm ikinci soruyu da sordu :
- Kulu, helâk olmaktan kurtaran nedir?
A'râbî cevâb verdi :
- Allah azîm-üş-şâna itimâd etmekdir, dedi.
Hz.İmâm üçüncü soruyu da sordu :
- Kişiye ziynet veren şey nedir?
A'râbî bu soruyu da cevablandırdı :
- Hilmiyyete mukârin olan ilimdir, dedi.
Hz.İmâm, tekrar sordu :
- Kişide bu sıfat bulunmazsa ne olur?
A'râbî cevab verdi :
- Gökten yıldırım iner ve kendisini yakar, dedi.
Bu cevâblardan fevkalâde memnûn olan Hz.İmâm-ı Hüseyin, radıyallahu anh, gülerek ağzı mühürlü para torbasını a'râbîye ihsân buyurdu...
İRŞAD'dan
Listeye geri dön