3 Mayıs 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Ben harbi, darbı sever bir adamdım, Hasan doğduğu zaman ona Harb ismini koymuşdum. Resûlullah aleyhisselâm geldi, "Gösteriniz oğlumu bana, ne isim koydunuz ona?" buyurdu. "Harb ismini koydum" dedim. "Hayır, o Hasen'dir" buyurdu. Hüseyin doğduğu zaman da ona Harb ismini koymuşdum. Resûlullah aleyhisselâm geldi, "Gösteriniz oğlumu bana, ne isim koydunuz ona?" buyurdu, ben yine, "Harb ismini koydum" dedim. 'Hayır, o Hüseyn'dir' buyurdu. Üçüncü oğlan doğduğu zaman yine ona Harb ismini koymuşdum. Resûlullah aleyhisselâm geldi, "Gösteriniz oğlumu bana, ne isim koydunuz ona?" buyurdu. "Harb ismini koydum" dedim. "Hayır, o Muhassin'dir" buyurdu. Sonra da, "Ben bunlara Hârûn aleyhisselâm'ın oğulları Şebber, Şebbir ve Müşebbir'in isimlerini koydum" buyurdu.
İşte muteber hadîs kaynaklarında geçen, "Yâ Ali! Ente minnî bi menzileti Hârûn min Mûsâ, elâ innehu lâ nebiyye ba'dî" hadîs-i şerîfinin hikmeti de budur. Bu hadîs-i şerîfin ma'nâsı "Ey Ali! Mûsâ'ya göre Hârûn ne mevkide ise, sen de bana göre o mevkidesin, şu farkla ki, benden sonra peygamber yokdur" demekdir.
Ma'lûm ola ki Hazret-i Hârûn 'aleyhisselâmın üç 'aded ferzend-i ferzânesi vâr idi ki birinin ismi "Şebber" idi, "bakkam" vezninde ve birinin dahi ismi "Şebbir" idi şîn-i mu'cemenin fethi ve bâ-i muvahhide-i müşeddedenin kesriyle ve birinin dahi ismi "Müşebbir" idi "muhaddis" vezninde. Ve vâzı'-ı a'lâm-ı dîn ve râfi'-i livâ-i müslimîn Resûlullâh sallallâhu 'aleyhi vesellem esmâ-i selâse-i 'İbrâniyye'yi lisân-ı 'Arabî ile tercüme edüp ol mukâbelede "Hasen" ve "Hüseyn" ve "Muhassin" deyü vaz' eylediler.