Îmânın Esasları ve Mü'minin Vasıfları

5 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

İman

Azîz Mürşidim Muzaffer Efendi Hazretleri, cuma hutbelerinin başındaki hitâb kısmında, ekseriyâ îmânın esaslarını ve mü'minlerin sıfatlarını beyân ederlerdi. Böylelikle bir mü'minde bulunması gereken en önemli vasıfları saymış olurlardı. Hutbenin sırf bu kısmı bile, anlayanlar için, ayrı bir ders mâhiyetinde olurdu. İşte o hitâblardan biri :
Îmân ile kalbleri münevver, fuâdları muattar, yüzleri Hakk'a secde etmekle, alınlarında eser-i secde bulunan, cümle enbiyânın serdârı, mahbûb-i Kibriyâ, Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmı herşeyinden ziyâde severek, îmânını kemâle erdiren, mahşer gününe inanan, öldükden sonra dirilmeyi kabûl eden ve bu kısa hayâtın hisâbını Allah'a vermeğe îmân eden, Hakk'ın cennetini hak, cemâlini hak, nârını hak, mîzânını hak, suâlini hak, hisâbını hak bilenler, Hakk'ın cennetine tâlib, rızâsına râgıb, cemâline âşık olanlar!
Bir diğeri de şöyle :
Gönülleri, Habîb-i Hudâ Şefî'-i Rûz-i Cezâ olan Muhammed aleyhissalâtü vesselâma îmân eden ve O'nu herşeyinden ziyâde severek, îmânını kemâle erdiren, Allah'a secde etmekle yüzleri nûrlanan ve fuâdları sürûrlanan, kıyâmet gününe inanan, bu âlemin fânîliğini fehm eyleyen, yani gelip geçiciliğini, ebedî olmadığını fehm eyleyen ve bu âlemin âhiretin tarlası olduğunu idrâk eden, kıyâmet gününde bu kısa ömrün hisâbını Allah'a vermeği kabûl eden, Allah'ın cennetine tâlib, rızâsına râgıb, cemâline âşık olanlar!
Dikkat ederseniz bu hitâblarda hem îmân esasları zikrediliyor hem de îmânın mertebeleri beyân ediliyor. Ayrıca îmânın kemâle gelebilmesi için Resûl-i Ekrem'i herşeyden ziyâde sevmenin şart olduğu da beyân ediliyor. "Allah'a secde etmekle yüzleri nûrlanan" ifâdesiyle, namazın îmânın alâmeti olduğu, "Hakk'a secde etmekle alınlarında eser-i secde bulunan" ifâdesiyle de müminlerin yüzlerindeki ilâhî nûr ile tanınacağına işâret ediliyor.

Îmân esasları arasında mahşerin, hisâbın, suâlin sayılmasının hikmeti de şudur ki, bunlara inanan insan, kimseye fenâlık yapamaz, insanlara zulm edemez, büyük bir günah da işleyemez. Bunları tek tek saymakla, bu îmân esaslarına gerçekden inanan bir mü'minin kimseye kötülük yapamayacağına, Allah'a âsî olamayacağına işâret ediliyor.

Efendi Hazretlerinin hemen hemen her hutbesinde yer alan, "Hakk'ın cennetine tâlib, rızâsına râgıb, cemâline âşık olanlar" cümlesiyle de, üç sınıf mü'mine işâret ediliyor. Birinci sınıf, Allah'ın cennetini taleb edenler, ikinci sınıf Allah'ın rızâsını arayanlar, üçüncü zümre ise, Allah'ın cemâline âşık olanlar. Cenneti taleb eden mü'minler, Allah'a kulluk yaparken, cennet ümîdiyle yapıyorlar. Bunlar, günahlardan kaçınırken de cehennem korkusuyla kaçınıyorlar. Bunlar ücretli işçi gibiler. İkinci zümre ise böyle değil. Onlar, ibâdetleri için bir karşılık beklemiyorlar, sırf Allah'ın rızâsını elde etmek için ibâdet ediyorlar. Bunlar için, ne cennet ümîdi, ne cehennem korkusu mevzubahis. Bunlar, başlarına gelen her türlü musîbete de râzı geliyorlar, aslâ itiraz etmiyorlar. Çünkü biliyorlar ki, her şey Allah'ın dilemesiyledir. Üçüncü bir zümre daha var ki, bunlar, Allah aşkıyla yaşayanlar. Bunlar Allah'a öyle bir aşkla bağlanmışlar ki, Allah yolunda her şeylerini fedâya hâzırlar. Ne mal, ne mülk, ne kasa, ne kese, ne evlad, ne torun, ne cân, ne cânân hiçbiri umurlarında değil. İşte îmânın en yüksek mertebesinde bulunanlar da bunlar.

Îmân bakımından mü'minlerin en mükemmeli, ahlâkı en güzel olandır.
Hadîs-i Şerîf

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön