28 Kasım 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Mü'min kardeşlerim! Îmân, bu etmiş olduğumuz îmân, bir muma benzer. Açık havada yanan muma benzer îmân. Etrâfına a'mâl-i sâlihadan bir fener çevirmek lâzım gelir. İslâm beş şey üzerine binâ kılınmışdır. Hepiniz bilirsiniz bunu. Bilmeyenler öğrensinler. Savm u salât, hacc u zekât. Allah'ın emirleri bir fener gibidir îmâna. Namaz, îmân mumunun etrâfında bir çerçeve, oruç bir çerçeve, hac bir çerçeve, zekât bir çerçevedir. Etrâfını çevirdin mi, rüzgara karşı o çerçeve tutar, söndürmez. Ama ibâdetsiz îmân, etrafdan esen rüzgarlarla sönmek ihtimâli, Allah muhâfaza buyursun, vardır. Allah'a kasem ederim ki, bir adam îmânsız ölürse, bu cihân kadar altun dağıtsalar, mümkün olsa, ona hiç bir fâidesi yokdur. Bitdi işi. Bir daha gelmek? Ne münâsebeti var.
Hattâ kıyâmet gününde amel edenlerle etmeyenler, her iki taraf da ağlayacaklar. Onu da haber vereyim sana. Edenler, "Keşke daha fazla yapsaydık", "Niye namazı kıldım da tesbîh etmeden câmiden dışarı çıkdım", "Niye filanca gün İkindi namazını geçe bırakdım", ya "Yatsıyı kazâya bırakdım, yogundum". Âh edecekler böyle. Kılmayanlar da, yapmayanlar da, "Keşke biz de bunlar kadar yapsaydık" diyecekler. İki taraf da pişmân olacak. Verilen ecir, verilen derecât, bunlar herkesin ameline göre cennetin derecâtıdır.Bir de âşıklar vardır ki, Allah'ı sevenler, Allah'ın sevdikleri, onlar Hakk'ı isterler, Hakk da onları ister. Onlar zât cennetine gireceklerdir. Kimisi efâl cennetine, kimi cennet-i sıfata, kimi cennet-i zâta dâhil olacaklardır. Onlar âşıklardır. Aşk-ı ilâhî ile kalbleri yanan, dîdeleri giryân, ciğerleri büryân olan âşıkândır. Onlar tâ-be-seher uyumazlar, Allah Allah diye ağlarlar. Allah'a ilticâ ederler. Allah'sız yaşayamaz onlar. Allah demeden duramazlar. Allah'ı zikretmek, Allah'a ibâdet edenler için, aldıkları hava, içdikleri su, yedikleri ekmek gibidir. Nasıl ki bir adam su içmeden, hava almadan, ekmek yemeden yaşayamadığı gibi onlar da Allah'a ibâdetsiz yaşayamazlar. Allah demeden duramazlar."إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ innellezîne âmenû ve amilü's-sâlihâti". Demek ki a'mâl-i sâliha, îmânın çerçevesidir. Çerçeveyi de kırmak ihtimâli var. Nedir o? Ahlâkı kabîh olan kimsenin çerçevesi kırılır, yapdığı a'mâl-i sâliha gürültüye gider. Onun da etrâfına tel çevirmek lâzımdır ki bu da ahlâk-ı hamîdedir ki en ehemm-i mühimmdir, ikisi birbirinden ayrılmaz.