21 Aralık 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Dünyâya cübbe yıkamaya gelmedin ya. Hep dünyâ metâını toplamaya gelmedin ya. Hep onları cem etmeye gelmedin ya. Hep o topladıklarını saymaya gelmedin ya. Toplarsın, sayarsın, yiyemezsin. Onun için buraya ba's olunmadın. Av vurmaya gelmedin buraya. Kağıt oynamaya gelmedin. Burada insanlığını bilmek, Allah'ı kendinde bulmak üzere geldin. Sen nâib-i ilâhî olduğunu, halîfetullah olduğunu bilmek için gönderildin. Sana esmâ ta'lîm olundu, müsemmâ ta'rîf olundu, zât ta'rîf olundu. Sana zâtı ta'rîf eyleyen Fahr-i Âlem Muhammed Mustafâ'dır. Esmâyı ta'lîm eyleyen Âdem aleyhisselâm. Çünkü birisi esmâya âlim, birisi zâta âlimdir. Senin vazîfen Hakk'ı bilmek, bulmak, Hakk'da olmak, onun için gönderildin buraya.
Senin vazîfen kulluk yapmak. Ve buna mukâbil de Allah sana bol bol hava ihsân u inâyet buyurdu. Sonra bol bol su verdi. Sonra senin yiyecek ve içeceğini sana ikrâm eyledi. Güneş doğurdu, güneşi halk eyledi, güneşin harâretiyle su tebahhur etdi, yağmur oldu, kürre-i arda düşdü, kürre-i arddan sana hubûbât verdi. Bütün mahlûkât-ı ilâhiyyeden helâl olanları kesip yemen sana mubah kılındı. "وَذَلَّلْنَاهَا لَهُمْ فَمِنْهَا رَكُوبُهُمْ وَمِنْهَا يَأْكُلُونَ ve zellelnâhâ lehüm fe minhâ rakûbuhum ve minhâ ye'külûn". Biz size mahlûkât-ı ilâhiyyeyi zelîl kıldık, İstediğinizi tutar keser, istediğinizin üzerine binersiniz, istediğinizi istediğiniz işde kullanırsınız. Bu hakkı sana kim verdi acaba?
Söyledim ya sana geçen hafta, Bayezid'le bir kelb sohbet etdilerdi. Kelb dedi ki, "Ey sôfî! Bana köpek elbisesi giydirildi, köpek kürkü, sana insan kürkü giydirildi. Aramızdaki fark bu. Kan bende de var, can bende de var. Göz bende de var, sende de var. Dostumu, düşmanımı, şehvetimi, aşkımı ben de bilirim, sen de bilirsin. Ama farkımız, bana köpek elbisesi giydirildi. Bende de bir can var. Sana da insan elbisesi giydirildi".
Biliyorsun ya, bu mükevvenâta hükmetmen, semâlara çıkman, semâları deşmen, aya ayak basman, kürre-i ardı kazarak madenlere el sokman, bütün mahlûkâtı ilâhiyyeden istediğini kesip yemen, istediğinin üzerine binmen, istediğini arabaya koşman, bu hakkı sana kim verdi? İnsan hakları olduğu gibi hayvan hakları da var. Şu şartla verildi sana. Çünkü dedi ki, ilân etdi. Kim? Seni bir katre menîden halk eyleyen. Hani sen bir zaman, ben bir zaman menî idik. Babamızın eline ve kilotuna bulaşdığı vakit bizi yıkıyıp atıyordu. Sonra seni bu hâle getirdi, kan ile can verdi, bir torba kemiğin içine, "ve nefahnâ min rûhî", rûhundan nefh eyleyip seni hayy etdi, diriltdi. Sonra seni besledi. Göz verdi gösterdi. Kulak verdi dinletdi, işitdirdi. Dil verdi konuşdurdu. Ayak verdi yürütdü. El verdi tutdurdu. Güzel ama ya aklını vermeseydi? Tımarhâneye götürürlerdi. Tımarhânedeki insanları görmüyor musun? Onların da canı, kanı, gözü, filan var ama akıl hastası olduğu için onları ayrı yere ayırdılar. Senin üzerinde bir de nimet var, yani akıl var. Kuvvet ve kudrete mâliksin.
Sonra aklım var diyorsun, Hakk'ın sana vermiş olduğu bu nimetleri düşünmeyerek ve ne olacağını bilmeyerek, haşr-ı ecsâdı inkâr ediyorsun. Diyorsun ki, "Bu toprak olan kemikler nasıl dirilir acabâ?". Seni modelsiz dirilden Allah, yaradan Allah, modelden sonra tekrar yaratması ona güç mü gelecek yani? Seni halk etmeden evvel, senin ne modelin vardı, ne şeklin vardı. Allah seni bir "kün" emriyle halk eyledi. Şimdi seni yaratdı, sonra öldürdü, sonra diriltecek. Bu zor mu gelir, ikinci diriltmek Allah'a zor mu yani? İlk dirilten sonra da diriltir. Allah'a apâşikâr hasım mı oldun yani? Malı-mülkü verdiği vakitde hoşuna gidiyor, şükr edeceğin yerde küfrün artıyor. Elinden malı aldığı vakitde, "Ben müslümanım, Allah'ın bunu bana yapması doğru mu?" diye Allah'a ihânet suçunu yüklemeye çalışıyorsun.
Ne hakkın var hayvanları kesmeye? İnsan olduğun için Allah dedi ki, "Ey insanoğlu! Bu mükevvenâtı senin için halk etdim, seni kendim için halk etdim. Bana seni halk etmekliğim sevdirildi. Kendi isteğimle seni halk eyledim. Muhabbetimden yaratdım seni. Muhabbetin zübdesi olarak da Muhammed Mustafâ'yı ortaya koydum". Sallallahu aleyhi vesellem. Ne kadar kutlu insanlarız ki, işte o Allah'ın mahbûbu olan Muhammed Mustafâ'nın ümmeti oluyoruz, sevgilisi oluyoruz. Allah, sevdiğinin sevdiklerini sever.
www.muzafferozak.com