İnsan Kıymeti Bilmek

18 Ağustos 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Resulullah
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
İster gavur olsun, ister müslüman, ölüm ânında gene melek gelir. İnsan olmak münâsebetiyle kâfir de olsa Allah melek gönderir ona. İnsanlığın kıymeti, şerefi vardır. Gavur da olsa. Ebû Cehil'in rûhunu kabz etmeğe Allah melek göndermişdir. Peygamber'in en büyük düşmanıdır. Onun rûhunu kabz etmeğe Şeytan gelmez, gene Melekü'l-mevt gelir. İnsandır çünkü. 

İnsanda büyük sır vardır. Ümmet-i Muhammed insanın sırrını çözdüğü vakitde adam olacaklar. İnsan sırrını çözememişler. İnsanı bilmezler bizimkiler. İnsan dediğimiz vakitde, iki elli, iki ayaklı, o insan değil. İnsan sırrı meselesi çok mühim. Müslümanlar ne vakit insanı Hacerü'l-Esved'den üstün tutarlar, o vakit adam olurlar. Kabetullah'da Hacerü'l-Esved'i öpeceğim diye, müslümanın göğsüne vurup yere yıkıyor herif, Hacerü'l-Esved'i öpeceğin diye. Hacerü'l-Esved insan için halk olunmuş ayol! Kabe insan için halk olunmuş. Cennet insan için halk olunmuş, Allah insan için halk etmiş cennneti. İnsanı halk etmese, cenneti niye yapsın Allah, kendi mi girip oturacak içinde. Münezzeh öyle şeylerden O. İnsana, kıymet insana. İnsanda çok büyük kıymet var. İnsan, insan, insan meselesi çok mühim. İnsan da ne? Elif-nun-sin-elif-nun değil insan. O remzi insanın. İnsan, insan, insan meselesi.

Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, oturuyormuş, ashâbıyla konuşuyorlarmış, arâbînin birisi kalkmış oradan fırlamış, sıkışmış adam, hemen câminin kenarına oturmuş, eteklerini kaldırmış. Hemen oradan birkaç sahabe koşmuşlar, öldürecekler o arâbîyi, câmiye hakâret etdi diye, mescid-i şerîfe, Allah'ın evine. Allah'ın evi değil, şeref vermek için verilen isim o, Allah câmide oturmaz. Allah ne Kabe'de, ne Kudüs'de, ne Mekke'de, ararsan kalbinde ara sen Allah'ı. Ne işin var, Kudüs'de, Mekke'de, Hac'da değildir diyor. 

Oturdu oraya adam, eteklerini kaldırdı, koşdu sahabeden birkaç kişi. Hemen Cenâb-ı Peygamber men etdi onları, "Bırakın işini görsün. Adamı sakat edeceksiniz" dedi. Rahatlasın bir defa, çünkü yarıda kesersen eğer hasta olur adam. İdrarı da öyle, hastalık getirebilir insana, büyük gâiti de öyle.

Adamı öldürmek için kalkmışlar, Cenâb-ı Peygamber, "Durun! Bırakın, işini görsün" demiş. Adam görmüş işini, arınmış, temizlenmiş. Efendimiz o arâbîyi çağırmış, demiş, "Burası mesciddir, Allah'ın evi". Yani Allah'a izâfe kılınan yer ki kıymeti oradan geliyor. Dünyâ üzerinde her taraf ibâdete lâyıkdır. Hıristiyanların ve yahudilerin kilisede ve sinagogda ibâdet etmeleri lâzımdır, müslümanlar için her taraf câmidir, pislik olmamak şartıyla, her taraf câmidir. İzâfeten Allah'ın evi diyoruz câmilere ki kirli görmeyelim, abdestli girelim, dünyâ kelâmı konuşmayalım. 

Çağırdı adamı, dedi ki, "Burası câmi, burada abdest bozulmaz, çiş edilmez. Burası köyün gibi değil senin. Buraya abdest yapılmaz, anladın mı evlâdım?". "Yâ Resûlallah ben bilmiyordum". Hah, öğren şimdi, bir daha yapma, haydi tamam". "Yapmam yâ Resûlalllah". Burada yellenilmez, konuşulmaz, alışveriş yapılmaz, büyük abdest filan yapılmaz, câmi burası. 

Sonra zamanlar geçmiş, Resûl-i Ekrem Kabetullah'a gitmiş, Kabe'yi tavâf ediyormuş, durmuş Kabe'nin önünde böyle, sahabeyi toplamış, "Bu Kabe'yi yıkan nedir?" demiş, "Birisi gelip yıksa bu Kabe'yi". Demişler, "Yâ Resûlallah bu Kabe'yi yıkan ya zâlimdir, ya kâfirdir". "Peki kim yapdı bu Kabe'yi?". "İbrâhim Peygamber yapdı". "Neden yapdı?". "Taşdan, toprakdan ördü". "وَاِذْ يَرْفَعُ اِبْرٰه۪يمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَاِسْمٰع۪يلُۜ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّاۜ اِنَّكَ اَنْتَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ ve iz yerfe'u İbrâhîmü'l-kavâide mine'l-beyti ve İsmâîl, rabbenâ tekabbel minnâ inneke ente's-semîu'l-alîm". "Peki, İbrâhim'in yapdığı binâyı yıkan ya zâlimdir ya kâfirdir. Peki siz Allah'ın yaratdığı insanı câmide öldürecekdiniz, kim yapdı o adamı, kim halk etdi?". "Allah". "E peki İbrâhim'in yapdığı binâyı yıkmakdan korkuyorsunuz da Allah'ın yapdığını nasıl öldürüyorsunuz?". 

İnsana kıymet verilecek, Resûl-i Ekrem öyle söyledi. Onun için demiş ki, ben beceremem Farsça ama biraz okuyalım bakalım : 

Dil bedest âver ki hacc-ı ekberest
Ez hezârân Kabe yek dil bihtereset
Kabe bünyâd-ı Halîl-i Azerest
Dil nazargâh-ı celîl-i ekberest

Molla Câmi Hazretlerinin. 

Diyor ki Molla Câmi, "Dil bedest âver ki hacc-ı ekberest", bir gönül yapmak, kırık bir gönülü yapmak, hacc-ı ekber yapmak gibidir. "Ez hezârân Kabe yek dil bihtereset", bir gönülü yapmak binlerce Kabe yapmakdan efdaldir. Yaaa! bir gönülü yapmak binlerce Kabe yapmakdan efdaldir. Neden? Zîrâ dil, nazargâh-ı ilâhiyye. "Kabe bünyâd-ı Halîl-i Azerest", Kabe Hazret-i Halîl'in binâsı. 

İşte Resûl Ekrem böyle talîm etdi, dedi "Bak, siz İbrâhim'in yapdığı binâyı yıkana zâlim yâhud kâfir diyorsunuz ama câmide adam işedi diye onu öldürmeğe kalkdınız". Yanlışlıkla yapmış, kasden yapmamış, bilmiyor, câhil adam, öyleyse niye öldürmeye kalkıyorsun onu, öğreteceksin ona, "Gel kardeşim buraya, burası câmidir, burada böyle şey yapılmaz, topla kendini" diyeceksin. 

Bir tânesi burada duvara bacağını kaldırmış işiyordu. Ben bekledim sonuna kadar. Şu bizim câminin duvarına, şuraya. Bacağını kaldırmış böyle işiyordu birisi. Sonra bitirdi. "Bitdi mi işin?" dedim. "Bitdi". "Burası neresi?". "Ne bileyim ben" dedi. "Oğlum sen kendini de bilmiyorsun zâten, yavrucuğum, ne olduğunu da bilmiyorsun sen" dedim. "Oğlum câmi burası yâhu!". "Yaa câmi mi bu be?". "Evet câmi, beğenemedin mi?". "Yok, ben bilmedim onu. Burada helâ bulamadım" dedi. "Kokusundan anlarsın, kokla, helânın kokusu aşağıdan yukarı geliyor". "En-nezâfetü mine'l-îmân", levha yazmışlar, levhada duruyor o, bizim ondan hiç nasîbimiz yok. Yalnız levhada var, "En-nezâfetü mine'l-îmân", levha yazmışlar. "En-necâsetü mine'ş-şeytân". Buraya kadar pisliğin içerisinde oturmuş, yukarıya bir levha asmış, "En-nezâfetü mine'l-îmân" diye. Allah muhâfaza buyursun.

İnsana hürmet, insana hürmet. Ne vakit müslümanlar insana hürmet yapacaklar, o vakit adam olacaklar. Şarkın geri kalmasının sebeb-i illeti, insana hürmet yapmazlar, insana hürmet yokdur şarkda hiç. Hiç! Onun için Kur`ân-ı Kerîm'de Cenâb-ı Hakk hep gösteriyor, tarîf ediyor, yok ki kafa yok, sahabeye bile talîm ediyor hürmeti, "لَا تَرْفَعُٓوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ lâ terfeû esvâteküm fevka savti'n-nebiyy", sakın Peygamber'den ziyâde sesinizi kaldırmayınız, Resûl-i Ekrem'in huzûrunda. Bundan manâ ne demek? O Peygamber zamâmındaydı geldi geçdi, şimdi Peygamber'in vârisleri var, onlara hürmetkâr olunuz, onlardan ziyâde bağırmayın, onların karşısında hürmetli oturun, onu gösteriyor Allah, terbiyeyi gösteriyor bize, insana kıymeti öğretiyor. "Birbirinize çağırır gibi çağırmayınız!". Hele bâhusûs anneye babaya. Bir adam annesini ismiyle çağırsa, babasını ismiyle çağırsa, ameli habt olunur onun, bâtıl olur ameli. Anneciğim, babacığım diyecek. Ana demek de câiz olmaz. Anneciğim, babacığım diyeceksiniz, zillet kanatlarını önüne sereceksiniz diyor Allah. İslâm bu. Nezâket dînidir İslâm dîni. Biz bilmiyoruz ki. Bu dîn-i İslâm, karışmayalım Allah'ın işine, günaha giriyorum belki ama İngilizlere nasîb olmalıydı, Almanlara nasîb olmalıydı, bak ne olurdu. Bütün dünyâyı islâm ederlerdi. 
www.muzafferozak.com
Listeye geri dön