31 Mart 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

İnsan bir ülkeye benzer. Bu ülkenin hükümdârı rûh, hükümdârın sarayı ise kalbdir. Akıl ve fikir, hükümdârın müsteşâr ve yardımcılarının remzidir. Bedenin uzuvları ve hassaları memleketin tebası gibidir. Bu ülkenin son derece tehlikeli ve gizli bir düşmanı vardır ki bu nefsdir. Bu düşmanın, dışarıdan bir de destekçisi vardır ki o da şeytandır. Nefs, görünüşde memlekete hizmet ediyor gibi görünür ama aslında gizli bir planı vardır. Nefsin bütün arzusu hükümdârı tahtından indirip memleketi ele geçirmekdir. Nefs, bu gizli arzusuna ulaşmak için gadab, şehvet, kibir, hased gibi kuvvetlerini kullanır. Bunları gizlice hükümdârın sarayına sokarak kaleyi içeriden feth etmeye çalışır. Şeytan da bunlara dışarıdan destek olur. Nefs, diğer tarafdan da, elindeki bütün imkânları kullanarak memleketin ahâlîsine şirin görünerek onların desteğini almaya ve kendi tarafına çekmeye çalışır. Bu maksadla, ahâliye bol bol ikramlarda bulunmak, yedirmek, içirmek, keyif verici maddelere alıştırmak gibi hîlelere başvurur. Bu ve benzeri hîlelerle memleketin tebasını kendi tarafına çeker ve hükümdâra karşı ısyân ettirir. Eğer hükümdâr, uyanık olur da, müsteşârlarını ve yardımcılarını dinler ve nefsin hîlelerine karşı zamânında tedbîrler alırsa, nefsin memleketi ele geçirmesine mâni' olur ve ülkeyi adâletle idâre eder. Halk da bu âdil idâre altında mutlu ve mes'ûd yaşar. Fakat hükümdar gaflet içinde olur da nefsin hîlelerinden bîhaber olursa ya da müsteşar ve yardımcılarının tavsiyelerine kulaklarını tıkarsa, kısa zamanda hâkimiyetini ve saltanatını kaybeder ve baş düşmânı olan nefse esîr olur. Böyle bir ülkede ne huzûr kalır ne de adâlet. Böyle bir ülkenin halkı da perîşân olur.
Bil adüvv-i ekberin ancak nefsdir bî-amân
Def'-i şerrinde gerekdir nûr-i tevhîdden 'asâ
Râh-ı şeytâna esîr eyler seni mekkâredir
Kâbil-i tahlîs olur hısn-ı cihâda ilticâ