21 Nisan 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Ey insân! Kendine bir bak! Hafızana gelen fikirler kalbine doğan ilhamlarla aynı değildir. Vücûduna aldığın gıdâlar aynı da olsa, uzuvlarının bunlardan istifâdesi farklı farklıdır. Şâyet böyle olmasaydı da, her uzuz aynı gıdâyı aynı mikdarda alsaydı, vücûdunun düzeni bozulur, türlü türlü hastalıklara mübtelâ olurdun. Derinin vücûdunu ince bir tabaka hâlinde başdan ayağa örtmesi de çok acâibdir. Eğer cildini soyup dikkatlice ve derinlemesine inceleyebilseydin, aklın ve idrâkin onun yaradılışındaki incelikleri anlamakdan âciz kalırdı.
Allah senin burnunu deldi ve sana koku alma hassasını bahş etti. Kulaklarını deldi ve sana duyma hissini verdi. Ağzını yardı ve sana dilinle bütün yiyeceklerden tat alma kâbiliyyeti verdi. İki gözünü de açtı ve sana görme nimetini lutf etti. Senin cildinde içeriye hava alan ve dışarıya ter atan binlerce gözenek vardır. Allah, bütün bunları, senin terkîbinin dâiresi çerçevesinde i'tidâl çizgisine oturtmuştur.
Senin beyninin özünde, akıl ve düşüncen, kemiklerinin ve kaslarının özünde seni ayakta tutan güç, nutfenin özünde de senin şeklini, senin vasıflarını taşıyan bir kuvvet vardır. Midenin özünde hazım kuvveti, kalbinin özünde anlayış, idrâk ve tefekkür kâbiliyyeti ve muhâkeme kuvveti vardır. Senin damarların yeryüzündeki bitkiler gibidir. Alnının çizgileri, kaderin çizgileri gibi, iki gözün yıldızlar gibi, ağzındaki dizi dizi dişlerin de bir nizam dahilinde yörüngelerinde hareket eden gecegenler gibidir.
Yüzünü besleyen maddeler, buhar damlaları gibidir. Başının boynun vasıtasıyla vücuduna bağlanması, güneş ve yıldızlardan yayılan ışıkların yalçın dağlar vasıtasıyla ulvî alemden yeryüzüne bağlanması gibidir. İki elinin ayaklarına veya diğer uzuvlarından birine uzanmasına göğsünün engel olması da, şu görünen yeryüzü ile gökyüzünün birbirlerine olan bitişmesindeki uygunluk gibidir ki, yeryüzünün herhangi bir maddesi gökyüzüne, gökyüzünün herhangi bir maddesi de yeryüzüne karışmaz.
Ey insan! İşte sen, bu acâibliklerin toplandığı bir yer, şaşılacak işler hazînesinin, bu muhtevânın kaynağı, bu tayînin noktası, Allah'ı müşâhede edenlerin en yücesi, gizli sırların mahalli ve özlerin yöneldiği ma'nâsın. Acabâ nefsini tanıyabildin mi? Onu tanıma hususunda hangi noktadasın? Sen öyle bir şeysin ki, eşyâ seninle aslını bulur. Sen öyle bir maddesin ki, kâinâtda ne varsa hepsi o maddeden fışkırmışdır. Ama sen kendini tanımaktan, idâre etmekten, şekillendirmekten âciz olduğun halde seni şekillendirene karşı geliyorsun. Gaflet uykusudan uyan ve gözlerini aç!Hakîkat ehline göre, âyetler üç türlüdür. Elfâzî, âfâkî ve enfüsî. Elfâzî âyetler Kur`ân-ı Kerîm'de toplanmış, âfâkî âyetler bütün kâinâta saçılmış, enfüsî âyetler ise insanda sıkıştırılmışdır. Kur`ân'da ne varsa âlemde onun bir mukâbili, âlemde ne varsa insanda onun bir misâli vardır. Bu yüzden ârfiler, "İnsanı tanıyan, Allah'ı tanır" demişlerdir. "Nefsini tanıyan Rabbini tanır" sözü de aynı ma'nâya gelir.