7 Şubat 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
İnsanlığa hizmet, Allah'a hizmetdir. İnsanlığa ihânet, Allah'a ihânetdir. Onun için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, şöyle buyurmuş, "Lem yeşküri'n-nâs lem yeşkürillah, nâsa şükretmeyen Allah'a teşekkür etmiş olmaz".
İnsanda büyük kıymet vardır. Bu arşa, kürsîye Allah'ın ihtiyâcı yokdur. Arş, kürsî, Beytü'l-Ma'mûr, gökler, yerler, aylar, yıldızlar, güneşler, hava, rüzgar, su, cennet, cehennem, hepsi bunlar insan için halk olunmuşdur. İnsanda büyük k ıymet vardır. İnsanda sırrullah vardır. İşte insanın kıymetini, kadrini bilmeyen şeytân olmuşdur.
Allahu Teâlâ, Âdem'i halk etdi, Âdem'e esmâyı, esmâ-yı ilâhîyi ta'lîm etdi. Ve Gene âyet-i kerîmede, "وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلاَئِكَةِ اسْجُدُواْ لآدَمَ فَسَجَدُواْ إِلاَّ إِبْلِيسَ أَبَى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرِينَ ve iz kulnâ lil melâiketi'scüdû li âdeme fe secedû illâ iblîs, ebâ vestekbere ve kâne mine'l-kâfirîn, biz meleklere emretdik ki, Âdem'e secde edeler. Melekler emr-i ilâhî ile secde etdiler. İblîs secde etmedi". Yani âdemin kadr u kıymetini bilmeyen iblîs olur. Ama âdem! Âdem sûretinde hayvan olursa, ona bir sözümüz yok.
Sûretâ âdem, hakîkatde de âdem olursa, o vakit, Hazret-i Âdem safiyyullahın nâibi olur. Âdem safiyyullah, halîfetullahdır. Gene Kitâb-ı Kerîminden, esteîzübillah, "وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً ve iz kâle rabbüke lil melâiketi innî câ'ilun fi'l-ardi halîfe". "Ben kürre-i arda halîfe yaradacağım" dedi Allahu Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri. Melekler dediler ki, "Yâ Rabbi, kan dökecek, fesada uğratacak mahlûk mu halk edeceksin?". Allah dedi ki, "قَالَ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ kâle innî a'lemu mâ lâ ta'lemûn, sizin bilmediğinizi ben bilirim, siz durun ve hikmet-i ilâhiyyeyi seyrediniz". Bu sözden murâd da, melekler bize tercümân oldular.
Ve Âdem'e Allah esmâyı ta'lîm etdi. İnsanın şerefi demek ki din ile. Kim esmâ-yı ilâhîyi ta'lîm ederse, Allah'ın isimlerini...
Yalnız isimde kalma! İ simde kalma müsemmeyâ gel, müsemmâyı bul. Bilmeyen bulmadı, bulmayan olmadı. Kim ki Allah'ı gökde aradı, o gâfil oldu ve câhil oldu. Allah'ın kahr u galebesi semâvât ve ardın her tarafına nüfûz eder. Allah her şeyi muhîtdir, Allah her şeyi görür ve bilir. Fakat insanoğluna, "وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ ve nahnu akrebü ileyhi min habli'l-verîd", insanoğluna can damarından daha yakındır. İnsanoğluna!
Sende gizli olan hazîneyi bil, onu keşfet, bul. Sen bir emânet-i ilâhiyyeye hâmilsin, Allah'ın emânetlerine hâmilsin. Bâtınen busun. Sende büyük bir hazîne-i ilâhî var, bunun farkına var. Bu, iç âlemindir senin. Dış âlemin mahdûddur. İç âlemin nâ-mahdûddur. Çünkü senin özünden içeri bir öz vardır ki insan, sen o öze bağlısın yani Allah'a bağlısın.
Hakk seninle beraber, sen kiminlesin? Hakk seninle beraber, sen kiminlesin?
Nerede olursan ol, kim olursan ol, Allah seninle berâberdir, görmekde ve bilmekde. Habîrdir, bilir. Basîrdir görür. O'ndan bir şey kaçıramazsın, gizleyemezsin. Hakk'dan korkmayacak mısın? Eğer bu ef'âlimizle "Allah'dan korkuyoruz" dersek yalan söylemiş oluruz. "Korkmuyoruz" dersek küfre gideriz. Hâlimiz nice olur acaba? Allah'dan korkan, Hakk yolunda gözünü budakdan sakınır mı? Canını ateşden sakınır mı? Aşk ateşinden bahsediyorum.
Hakîkat böyle. Kellimi'n-nâse alâ kaderi ukûlihim. Hakîkat böyle.