İnsanı Hayvandan Ayıran Nedir?

1 Ekim 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

Fenafillah

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri Amerika'daki bir sohbetlerinde buyurdular ki :

Herkes fenâfillah, bekâbillah olacak değil ya, bazısı da fenâfisspor olmuşdur, fenâfilpara, fenâfilkadın olmuşdur yani sporda, parada, kadında yok olmuşdur.

Mahlûkâtın kâffesi Allah'ı zâkirdir. İster cemâdât, ister eşcâr, ister hayvân, ister melâike, ister cin, hepsi Allah'ı zikreder. Yalnız bu zikir iki türlüdür, birisi zikretdiğinin farkındadır, birisi zikretdiğinin farkında değildir. Haram-helâl aramayan nefs, nefs-i emmâredir. Yaşayışda hayvan gibidir, yalnız yesin ve içsin ve iki yere hizmet etsin, birisi yüz numara, birisi mutfak. 
Peki insanı hayvandan ayıran nedir? Hayvanda can var, insanda da can var. Hayvanda kan var, insanda da kan var. Hayvanda göz var, insanda da göz var. Hayvanda söz var, insanda da söz var. Hayvanda işitme var, insanda da işitme var. Hayvanda aşk var, insanda da aşk var. Nedir fark? Nefs-i emmâre ehli hayvan gibidir, "ülâike ke'l-enâmi", hayvan gibidir, "belhüm edal", belki hayvandan da beterdir. Yani bir arslan, bir pars, bir insanı öldürür, hayvan gibi olan insan bir şey icâd eder, milyonları öldürür. 
Nefs-i emmâre ehlinin kafasında akıl yerine kibir, gözünde insaf ve ibret yerine tama', kalbinde de şefkat ve merhamet yerine hased ve kîn vardır, adâvet vardır. Bir fiske vurana bir yumruk vurur. Ne oldu? Hayvandan hiç bir farkı kalmadı. 
Bayezid-i Bistâmî'ye bir kelb sordu, dedi "Yâ veliyyallah, Allah'ın velîsi, aramızda ne fark vardır?". Hazret-i Bayezid dedi, "Bende kan var". Köpek dedi, "Bende de kan var". Hazret-i Bayezid "Bende can var, bende lisan var" dedi ve hepsini bir bir saydı. Köpek, "Bunların hepsi bende de var" dedi. Bunun üzerine Bayezid durdu, Köpek cevap verdi, "Bana cevap veremeyeceksin. Aramızdaki fark şudur, Allah sana insan elbisesi giydirdi, bana köpek elbisesi giydirdi. Eğer insanlığını bilmezsen, benim gibi olursun, benden daha aşağı olursun. Benim fenâlığın bir kişiyedir. Senin binlerce kişiye fenâlığın olabilir" dedi. 
İşte bütün bunları düşünüp de, Allah'ın varlığını ve birliğini, insanların başıboş yaradılmadığını, bu kısa hayâtın hesâbını Cenâb-ı Hakk'ın bir gün soracağını düşündüğü vakit, semâyı üstüne kaldıranı, altına arzı döşeyeni, bütün nimetleriyle onu mütenaaim kılanı, göz verip göstereni, dil verip söyleteni, kulak verip işittireni, ayak verip yürüttüreni, ne kadar nimetullah varsa böyle düşündüğü vakit, bir varlığın bunu kendisine hîbe etdiğini, hediye etdiğini düşünecek ve bu hediyeyi ve hîbeyi yapan kuvveti sevecekdir. Her ne kadar görmese de, mâdem ki eseri vardır, o eseri yapan mutlakâ bir sanatkâr olması lâzım. Görmediği bu kuvveti şununla da anlayabilir. Aklı başında, her kuvvete mâlik olduğu hâlde, bazı şeyler kendisine verilmiyor, her arzu etdiği şey eline geçmiyor. Öyleyse Allah'a teslîmiyyet lâzımdır. Lâilâheillallah dedi mi, Allah'ı tevhîd etdi mi, onun kalbine muhabbetullahın tohumu atılır. Allahu Teâlâ Hazretlerinin verdiği nimetleri bizâtihî o göremez. Öyleyse Allah'ın resûlü olan peygamberler, ona hatırlatırlar. "Allah sana bunu verdi, şunu verdi, bunu yapdı, şunu yapdı" diye. Ve bizi bir takım şeylerden men ederler. Meselâ kızımızla, anamızla evlenmekden. 
Allah'ı Peygamber sevdirdi. Peygamber'i de mürşid sevdirir, şeyh sevdirir. Onun için mürîd evvelâ şeyhine sarılır, fenâfişşeyh olur. Sonra işi ilerletir, fenâfirresûl olur. Sonra işi daha da ilerletir, tevhîd ile fenâfillah olur. Allah'da fenâ bulan da bekâ bulur, "ف۪ي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَل۪يكٍ مُقْتَدِرٍ fî mak'adi sıdkın inde melîkin muktedir"e erer. Yani Allah'da fenâ bulan, Allah'la beraber bâkî olur.
Bunu kısa anlatdım, uzun anlatırsam, bir kitap olacak. Denizden bir katre, şemsden bir zerre olarak söyledim bunları.

Eyâ gaflet makâmında esîr-i nefs olan insân
Yiyip yatmak için göndermedi billâh seni Sübhân
Ne ilmin var ne a'mâlin yelersin dünyâdâ ferhân
Niceye dek bu lezzâtı kovarsın durmadın bir ân
Yönün tut Hazret-i Hakk'a kim erdi menzile akrân

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön