İnsanın Akılla İmtihanı

31 Ocak 2025 tarihinde yayınlanmıştır.

İman

İnsanın başı şu iki şey yüzünden belâdan kurtulmaz, biri nefsi, biri de aklı. Halbuki insan bu ikisine de son derece düşkündür. İnsan dâimâ nefsinin râhatını düşünür ve dâimâ kendi aklını beğenir. Hani meşhûr darb-ı meseldir, "Akılları pazara çıkarmışlar, herkes gidip kendi aklını almış" derler. Bir darb-ı mesel daha var, "Akla nazar değmez" derler. En câhil adam bile kendi aklını beğenir. En ahmak adam bile her şeye aklı erdiğini zanneder. Halbuki en akıllı adam bile, pişman olacağı işler yapar sonra da "Bugünkü aklım olsaydı, öyle yapmaz, böyle yapardım" der. Zâten dünyânın ahvâli de bize aklın kifâyetsizliğini gâyet güzel gösteriyor. Dün de bugün de hep akıllılar hükmediyor dünyâya, her şeyi onlar idâre ediyor ama hiç bir iş düzgün gitmiyor. Nefsin körlüğü malûm, bu husûsda kimsenin bir şübhesi yok, onun için şimdi daha çok akıl üzerinde duracağım.

Biz aklı dâimâ faydalı, her yerde gerekli, her zaman geçerli bir şey diye biliyoruz ama pek öyle değil aslında. Evet, akıl lâzım, lâzım ama nerede lâzım, ne zaman lâzım, ne için lâzım, bunu iyi bilmek gerek. Onu gerekdiği yerde, gerekdiği gibi, gerekdiği şekilde kullanmak lâzım. Üstelik ona çok da güvenemmek lâzım. Çünkü akıl pek çok şeyi kavramakdan, idrâk etmekden âcizdir. 

Bunu bir misâlle îzâh edeyim. Hepimizin evinde, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve buzdolabı var. Üçü de faydalı ve gerekli âletler bunlar, çok işimize yarıyor hepsi. Ama hiç birimiz çamaşırları bulaşık makinesinde yıkamıyoruz. Halbuki ikisi de yıkama işi yapıyor. Yâhud buzdolabına koyacağımız bir şeyi bulaşık makinasına koymuyoruz. Halbuki o da dolaba benziyor, rafları filan var. 

İşte aynı bunun gibi insana verilen bir takım âletler var ki biz onlara nefs, akıl, kalb, rûh gibi isimler veriyoruz, hepsinin yeri ve vazîfesi ayrı. Aklın işi başka, kalbin işi başka, rûhun vazîfesi başka, nefsin görevi başka. Aklın işe yarayacağı yer, ilim tahsîli, hesap kitap işleri, para pul işleri, dünyevî meseleler filan. Bunlarda bile akla pek güven olmaz. Çünkü akıl kısadır, uzağı göremez, gaybı bilemez, ikide birde hatâya düşebilir. Haydi düşmedi diyelim, her şeyi dört dörtlük hesâb etdi diyelim, gene de aklın bir hudûdu vardır, oradan öteye gitmez akıl.

Meselâ bakıyoruz akıl küpü bir adam evliliği götüremiyor, arkadaşlarıyla arası iyi değil. Neden? İnsanlarla münâsebetler akılla olmaz da ondan. Orada devreye girmesi gereken kalbdir. Muhabbetdir, şefkatdir, merhametdir, fedâkârlıkdır filan. Hiç bir evlilik, hiç bir arkadaşlık akılla yürütülemez, aklı dâimâ menfaatini hesâb eder çünkü. O zaman iş evlilik yâhud arkadaşlık olmakdan çıkara istismâra dönüşür. 

Kezâ maneviyyât sahasında da hiç işe yaramaz akıl. Adam zehir gibi akıllı ama îmânı yok, Allah'a inanmıyor. İş akılla olsa en başda en akıllı adamların îmân etmesi gerekirdi. Halbuki ateistlerin çoğu cin gibi akıllı adamlar. Kezâ dîni akıllarıyla îzâh etmeye çalışanlar da çuvallıyor. Meselâ bir ilâhiyatçı çıkıyor, Peygamber'in mirâcını inkâr ediveriyor. Mucizeleri akıl almıyor çünkü. Demek ki dînî meselelerde de akıl yetersiz kalıyor, işe yaramıyor. Ne gerekiyor? Teslîmiyyet gerekiyor. Neyle olur peki teslîmiyyet? Kalble olur, sevgiyle olur, muhabbetle olur, aşkla olur.

İşte insanın başındaki en büyük belâ budur. Bâhusûs modern insanın. Çünkü modern insan, akıldan başka bir şeye kıymet vermiyor. Varsa yoksa akıl var onun için, başka bir şeyin kıymeti yok. Zavallı insan bilmiyor ki aslında çekdiği bütün çilelerin sebebi bu. 

Nitekim büyük sôfî Ebû Saîd Ebu'l-Hayr Hazretleri şöyle buyurmuşlar :

İnsanın tam manâsıyla râhata ermesinin yolu teslîmiyyet, başını belâdan kaldıramamasının sebebi ise tedbîrdir.

Yine şöyle diyor Hazret-i Şeyh : 

Müslümanlık ezelî hükümlere boyun eğmekdir. İslâm nefsinin ölüp senden gitmesidir.

Hazret-i Şeyh'e akıldan sormuşlar, buyurmuş ki :

Akıl kulluk için vâsıtadır. Akılla rubûbiyyetin esrârı kavranamaz. Çünkü akıl hâdisdir, hâdisin kadîme yol bulması mümkün değildir.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri de şöyle buyurmuşlardı :
Esrâr-ı ilâhiyyeyi akıl terâzisi tartamaz, kırılır. Hakk'a ve Allah Resûlü'ne teslîmiyyet lâzımdır.

Listeye geri dön