İnsanın Diyardan Diyara Yolculuğu

22 Nisan 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet
Hazret-i Mevlânâ Mesnevî-i Şerîf'de buyuruyorlar ki :
Yıllarca aynı şehirde bulunan bir adam, bir an gözünü kapayıp da uykuya daldığında rüyâ görmeye başlayınca, kendisini iyi ve kötü şeylerle dolu başka bir şehirde görür ve kendi şehri hiç hatırına gelmez. "Burası yeni bir şehir, ben burada yabancıyım" diye düşünmez. Tam aksine orada doğduğunu ve hep orada yaşadığını zanneder. Ne şaşılacak şeydir ki, rûh da vaktiyle doğup yetişdiği yerleri hatırlamaz. Tıpkı bulutların yıldızları örttüğü gibi, dünyânın da rü'yetini perdelediğini düşünmez. Hele de bunca şehirler gezip, o yolların tozlarıyla rü'yeti kapanan rûh, henüz o tozlardan arındırılmamışken. Şevkle gayret göstermemiş ki, gönlü saflaşsın ve yaşadığı mâcerâyı görebilsin. Gönlü sır deliğinden başını çıkarsın da, gören gözü, önü ve sonu görsün. 
O, önce cansızlar ülkesine geldi. Sonra cansızlık hâlinden nebât hâline erişdi. Yıllarca nebât hâlinde ömür sürdü ve çekdiği zahmetlerden dolayı cansızlık hâlini hatırlamaz oldu. Nebât hâlinden hayvânî hâle geçince, nebât hâli hiç hatırına gelmez oldu. Bu hâli, yalnız bahar aylarında ve çiçek mevsiminde hatırlar oldu. Tıpkı süt içme arzusunun sırrını bilmeyen çocuğun, annesine olan meyli gibi. Yâhud her yeni mürîdin, kâmil bir şeyhe kuvvetle meyletmesi gibi. Bunun cüz'î aklı, o küllî akıldandır. Bu gölgenin hareketi, o gül dalındandır. Gölgesi, netîcede kendinde yok olur. İşte o zaman istek ve arayışın sırrını bilir. Ey tâlihli! Bu ağaç salınmazsa, diğer dalın gölgesi nasıl salınır? 
Yaradıcı, yine onu hayvânî hâlden insanlığa çekip götürdü. Böylece ülkeden ülkeye gitti. Netîcede akıllı ve bilgili oldu, olgunlaşdı ama yine önceki akıllar hiç hatırında yokdur. Yine bu akıldan da başka hâle dönüşecekdir. Bu hırs ve istek dolu akıldan kurtulunca, yüz binlerce hayret verici akıl görür. Uyumuş ve geçmişini unutmuş olsa da hiç onu o unutma hâlinde bırakırlar mı? Onu o uykusundan uyandırırlar da, kendi hâline güler. "O rüyâda çekdiğim ne üzüntüydü? Doğru hâlleri nasıl da unuttum? O üzüntü ve hastalığın uyku işi ve bir hayâl ve aldannış olduğunu nasıl da bilemedim?" der.
Dünyâ, tıpkı rüyâ gibidir. Uyuyan kişi, rüyânın hiç bitmeyeceğini zanneder ama bir gün ansızın ecel sabahı doğar ve insanı zan ve aldanış karanlığından çekip alır. Kalış mekânını ve yerini görünce, o üzüntülerinden dolayı kendisini gülme tutar. Rüyâda yani dünyâda iyi ve kötü gördüğün her şey, mahşer günü birer birer ortaya çıkacak. Bu dünyâ uykusunda yaptıklarını, uyandığın zaman göreceksin. Sakın burada yaptıklarının, tabire muhtac olmayan bir rüyâdan ibâret olduğunu zannetmeyesin. Ey zayıflara zulmeden! Bu gülüşün, tabir gününde ağlama ve inleme olur. Ağlamayı, derdi, kederi ve inleyişi, uyanıklığında sevinç bil. Ey Yusûfların parçalayan! Bu ağır uykudan kurt olarak kalkarsın. Senin huyların birer kurt olur, her biri hiddetle senin uzuvlarını parçalar. Kan, ölümünden sonra uyumaz. Kısas îcâb ettiren bir iş yapdınsa, sakın "Öldüm ve kurtuldum" deme. Dünyâdaki eşin kısas bir aldanışdır, âhiretdeki kısasın darbesine göre, bir oyundur. Bu yüzden Allah, dünyâya oyun adını vermişdir. Çünkü o cezâya göre, bu cezâ ancak oyun sayılır. Bu cezâ, savaşı ve fitneyi söndürmek içindir. Biri, hadım etmek gibi, diğeri sünnet etmek gibidir.
 Sanma gelen bu âleme insan gelir insan gider
Enfüsde mi'râc etmeyen nâdân gelir nâdân gider
Sen çünki âdemzâdesin sırr-ı kerem sırrındadır
Âdemliğe eremeyen husrân gelir husrân gider
Listeye geri dön