8 Nisan 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
"Ve'l-asri", asra kasem ederim. "İnne'l-insâne le fî husrin", bütün insanlar hüsrandadır, zulmetdedir. Aynı şunun gibi. Ana rahmine düşen menî, sanki dipsiz, karanlık bir kuyuya düşer. Başlangıç ordan başlar. Sonra et olur, kan olur, pıhtı olur, insan olur, kendisine rûh verilir ve bu âleme çıkar. Ağlayarak gelir. Ağlaya ağlaya gelir. Makâmından ayrılmayı istemez. Ve elleri sıkıdır. Çok dikkat buyrun. Hep işâretleri söylemek istiyorum. Çocuğun elleri doğduğu vakit sıkıdır. Acaba niye, niçin böyle yapıyor? Çünkü dünyâya harîsdir, ona işârettir. Ağlamasına gelince, vatan-ı aslîsinden ayrı düştüğü için ağlar. Giderken de bakarsın elleri açık gider. Boşdur, bir şey götüremez. Yani mâlik olduğu maddeden hiç bir şeyi yanında götüremez. Nasîb olursa kefen sararlar. Nasîb olmazsa onu da bulamaz, ot koyarlar. Meselâ milyoner bir arkadaş Arafat'da vefât etti, kefen bulamadık, otla sardık koyduk. Adamın Türkiye'de milyonları vardı. Nasîbe bağlıdır. Sen dünyâ kefenine bakma. Allah sana ve bana öyle bir kefen versin ki, yevm-i kıyâmetde nebîler, velîler ve bâhusûs Resûl-i Ekrem'in yanında bizim ayıp yerlerimizi meydana koyup bizi rezîl etmesin, o kefenle tesettür edelim kendimizi. Allah setr etsin günahlarımızı.