10 Ocak 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
İyi bilesin ki, Allahu Teâlâ dünyâyı yaratmış ve onu meşakkat ve zorluk yurdu, tehlike ve musîbet diyârı kılmışdır. Sonra orada iyilerle kötüleri, ehl-i muhabbet ile ehl-i batâleti birbiriyle karıştırmış, sonra da onu nimet hâlinden şiddet hâline, şiddet hâlinden nimet hâline çevirmişdir. Bunu da kendisine nimet verildiğinde kulluk edenlerin, zorluk ve sıkıntı zamanlarında da kulluk edip etmeyeceklerini ortaya çıkarmak için yapmışdır. Bir âyet-i kerîmede şöyle buyrulmuşdur : "وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللّٰهَ عَلٰى حَرْفٍۚ فَاِنْ اَصَابَهُ خَيْرٌۨ اطْمَاَنَّ بِه۪ۚ وَاِنْ اَصَابَتْهُ فِتْنَةٌۨ انْقَلَبَ عَلٰى وَجْهِه۪۠ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةَۜ ذٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُب۪ينُ".
Bir haberde de şöyle denilmekdedir : "Altın ateşle, sâlih kul ise belâ ve musîbetlerle tecrübe edilir, denenir". Hakk Teâlâ'nın kullarını imtihan etmesindeki hikmet, onların kalblerindeki da'vânın sıdkını ve kizbini, derûnlarındaki ma'nânın hakîkat ve butlânını ortaya çıkarmakdır. Allahu Teâlâ bu imtihanı, sâlih kullarının sıdkını izhâr etmek için ve sâlih olmayan müddeîleri de rezîl rüsvây etmek için yapar. Bilmez misin ki, bir hâkim, bakdığı da'vâ ve hasımlar hakkında ne kadar bilgili olursa olsun, vereceği hükmün delîlini açıklamadan hüküm veremez. Cenâb-ı Hakk bu hususda şöyle buyurmakdadır : "اَحَسِبَ النَّاسُ اَنْ يُتْرَكُٓوا اَنْ يَقُولُٓوا اٰمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ Yoksa insanlar imtihandan geçirilmeden yalnız îmân ettik demekle serbest bırakılacaklarını mı zannediyorlar". Diğer bir âyet-i kerîmede de, "فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ اُو۬لُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِلْ لَهُمْۜ O halde sen de ulu'l-azm peygamberler gibi sabret" buyrulmakdadır. Diğer bir âyetde de şöyle buyrulmuşdur : "لِيُحِقَّ الْحَقَّ وَيُبْطِلَ الْبَاطِلَ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَۚ Allah bunları hakkı tahakkuk ettirmek ve bâtılı ibtâl etmek için yapmışdır".Hazret-i Pîr'în bahsettiği ilk âyet-i kerîme, nimet ve rahat içinde iken kulluk edip, başına bir musîbet gelince kullukdan yüz çevirenler hakkındadır. İşleri rast gittiği zaman kulluk edip, işleri ters gittiği zaman hemen kullukdan yüz çevirenlerin, hem dünyâda hem de âhiretde açık bir hüsranda oldukları beyân edilmişdir. Zîrâ bunlar aslında Allah'a kulluk ediyor değillerdir. Bunların kulluğu, yalnızca nefislerine ve arzularınadır.