İnsanlar Üç Sınıfdır

1 Ağustos 2016 tarihinde yayınlanmıştır.

İhlas
Muhakkikler katında insanlar üç sınıfdır :

1. Ehl-i dünyâ
2. Ehl-i ukbâ
3. Ehlullah

Ehl-i dünyâ, levs-i dünyâ ile mülevves olup nefslerinin hevâsına tâbi' olduklarından ne kendilerine faydaları olur ne de başkalarına fayda verebilirler. Tam aksine, hased, kibir, riyâ, gadab, hubb-i dünyâ gibi ahlâk-ı zemîmeleri yüzünden hem kendilerine hem de başkalarına birçok zararları dokunur. Çünkü bunların bütün derdi, dünyânın bütün nimetlerine mâlik olmak, daha yüksek makâm ve mevkilere gelmek, şân ve şöhret sâhibi olmakdır. Bu isteklerine nâil olabilmek için, her türlü fenâlığı işlemekden de çekinmezler. Aklı olan bunlardan uzak durur.

Ehl-i ukbâ ise, her ne kadar âhiret için çalışıyorlarsa da aslında tek derdleri nefslerini kurtarmak ve cennet nimetlerine nâil olmakdır. Bunlar, ibâdetlerine ve amellerine kıymet verir, ücretli işçiler gibi yaptıkları ameller için karşılık beklerler. Bunların amelleri ve ibâdetleri hakîkatde Allah için değil, nefsleri içindir. Bu yüzden ârifler bunlar için "abdü's-sevâb/sevâb kulu" demişler ve onları zemmetmişlerdir. Bunların ehl-i dünyâdan farkları şudur ki, günâha gireriz endişesi ile başkalarına zarar vermekden çekinirler, sevâba girmek arzusu ile de insanlara bazı faydaları dokunabilir ancak bunlar hep dünyevî faydalardır. Meselâ sadaka verir, insanların yardımına koşar, yemek yedirir, vs. Allah yolunda yürümek isteyenler, bu gibilerden de uzak durmalıdır.


Ehlullaha gelince, onlar ne dünyâya ne de ukbâya bağlıdır. Onlar ancak Allah'a bağlıdır. Onlar için, dünyânın ve içindeki nimetlerin de âhiretin ve oradaki nimetlerin de hiç kıymeti yokdur. Onlar için, matlab-ı a'lâ yani en yüce hedef ve maksad-ı rânâ yani en güzel gâye ancak ve ancak rızâ-yı Rahmân, sohbet-i Sultân ve müşâhede-i Cemâlullahdır. En üstdeki levhada yazılı olan "Allahım, tek isteğim senin rızândır, tek gâyem de ancak sensin" cümlesi onların değişmez düstûrudur. İşte ancak bunlardır ki hem kendilerine faydalı hem de kendileri ile arkadaşlık edenlere faydalı olurlar. Bunlarla hemhâl olanların, hem dünyevî hem uhrevî müşkilleri hallolur. Dünyâyı teleb etmedikleri için dünyâ, ukbâyı taleb etmedikleri için ukbâ onlara musahhar kılınır. "اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ" âyet-i kerîmesiyle sâbitdir ki, bunlar için korku da mahzûniyyet de yokdur. Kendilerine tâbi' olanları hem dünyâda hem ukbâda mutlakâ hayra vâsıl ederler. Aklı olan, Allah dostlarını bulur ve onlardan aslâ ayrılmaz, vesselâm.

N'eyleyeyim dünyâyı
Bana Allah'ım gerek
Gerekmez mâsivâyı
Bana Allah'ım gerek

Ehl-i dünyâ dünyâda
Ehl-i ukbâ ukbâda
Her biri bir sevdâda
Bana Allah'ım gerek

Derdli dermânın ister
Kullar sultânın ister
Âşık cânânın ister
Bana Allah'ım gerek

Fânî devlet gerekmez
Dürlü zînet gerekmez
Hak'sız cennet gerekmez
Bana Allah'ım gerek

Mecnûn ister Leylâ'yı
Vâmık isterAzrâ'yı
N'idem gayrı sevdâyı
Bana Allah'ım gerek

Bülbül güle karşı zâr
Pervâneyi yakmış nâr
Her kulun bir derdi var
Bana Allah'ım gerek

Beyhûde hevâyı ko
Hakk'ı bula gör yâ hû
Hüdâyî'nin sözü bu
Bana Allah'ım gerek
Listeye geri dön