İrfan Mektebinin Tatili Yokdur

25 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Tasavvuf
Geçen gün "Mekteb-i irfân, diğer mekteblere benzemez. Bu mektebin teneffüsü de tatili de yokdur. Haftasonu geldi, yaz geldi diyerek ikide birde tatile gidenler bu mektebden me'zûn olamaz" diye yazmışdım. Bu bir mecâz idi fakat bu mecâzı hakîkat zannedenler olmuş. O yüzden bu söz ile ne demek istediğimi îzâh etmek şart oldu.

İrfân mektebinde okumakdan kasdımız, "Men arefe nefseh fekad arefe rabbeh/Nefsini bilen Rabbini bilir" kâidesince nefsini tanımak ve hâmil olduğu esrâr-ı ilâhîyi öğrenmek üzere insanın iç dünyâsında yaptığı yolculukdur ki sôfiyye lisânında bunun adı "seyr ü sülûk"dür. Seyr ü sulûk sâlikin Hakk'ı bulmak için yaptığı ma'nevî yolculuğun adıdır. Bu yolculuk meşakkatli ve uzun bir yolculukdur. Hem vakit az, hem de mesâfe çokdur. Üstelik yolda bin bir türlü engeller ve tuzaklar vardır. Yolcunun sırtındaki yük ağır, buna mukâbil ayaklarındaki derman azdır. Ancak yolda çektiği zahmetlere aldırmadan, bıkmadan, usanmadan yola devâm edenler, menzile erişebilir. İkide bir mola verenler, sağda solda vakit geçirenler, rehâvete kapılanlar bu yolculuğu tamamlayamaz, maksada erişemezler.

Bizim "İrfân mektebinin tatili yokdur" demekden maksadımız işte budur. Bu yola giren kişi, işinde çalışırken de, evinde otururken de, manzara seyrederken de, denize girerken de, dağa çıkarken de, yolculuk yaparken de, kitap okurken de, ibâdet ederken de hâsılı her ne işle uğraşırsa uğraşsın, her ne hâlde bulunursa bulunsun bu yolculuğa hep devâm ederse menzile ulaşabilir. İşte bu yüzden, sâlik-i râh-ı hakîkat olanlara tatil yokdur.
Mes'elenin Kur`ân-ı Kerîm'den ve ehâdis-i nebeviyyeden delillerine gelince;

Sûre-i İnşirah'daki "فَإِذَا فَرَغْتَ فَانصَبْ * وَإِلَى رَبِّكَ فَارْغَبْ / fe izâ ferağte fensab. ve ilâ rabbike fergab" âyet-i kerîmeleri bu hakîkate işâret eder. "fe izâ ferağte fensab" demek "bir işi bitirince diğerine giriş" yani "hiç boş durma" demekdir. "ve ilâ rabbike fergab" demek, "dâimâ Rabbine yönel" demekdir.

Diğer bir âyet-i kerîme de Sûre-i Kehf'deki "وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ تُرِيدُ زِينَةَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَن ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ وَكَانَ أَمْرُهُ فُرُطًا /Vasbir nefseke me'allezîne yed'ûne rabbehüm bil gadâti vel 'aşiyyi yurîdûne vechehû ve lâ ta'du aynâke 'anhum, türîdu zînetel hayâtid dünyâ ve lâ tutı' men ağfelnâ kalbehû 'an zikrinâ vettebe'a hevâhu ve kâne emruhu furutâ " âyet-i kerîmesidir. Âyet-i kerîmedeki "Bi'l-gadâti ve'l-aşiyyi /Sabah-akşam" tabiri, devamlılık ve sebât ma'nâsındadır.

Resûl-i Ekrem Efendimizin ashâbına ta'lîm ettiği bir duâda da bu hakîkate işâret vardır. O duâdaki "velâ tekilnî ilâ nefsî tarfete 'aynin velâ ekalle min zâlike" cümlesi "Beni, göz açıp kapayıncaya kadar hattâ ondan daha kısa bir zamanda bile nefsim ile başbaşa bırakma Allahım" demekdir.

Sâlik-i râh-ı hakîkat bir an 'âtıl durmaz
Mekteb-i 'irfâna giren ta'tîl nedir bilmez
Listeye geri dön