10 Ağustos 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Büyük mürşidlerimizden Niyâzî Mısrî Hazretleri Mevâidü'l-İrfân nâmındaki eserinde buyuruyorlar ki :
Bil ki, zikrullah ile dolu olan insan, kandillerle dolu olan bir câmi gibidir. O zikirle kalbde hâsıl olan me'ârif ise, yıldızlarla dolu semâya benzer. Nasıl ki yıldızlar çok uzaklarda oldukları hâlde nûrları dünyâ semâsında görülür ve insanlar onlarla yollarını bulurlarsa, kalbdeki me'ârif de tıpkı böyledir. Kâmil insandaki me'ârifin nûrları, güzel ahlâk, güzel davranışlar, güzel işler ve güzel sözler şeklinde zâhir olur ve halk onlarla yolunu bulur. Nitekim Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmuşdur : " اِنَّا زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِز۪ينَةٍۨ الْكَوَاكِبِۙ * وَحِفْظًا مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ مَارِدٍۚ * لَا يَسَّمَّعُونَ اِلَى الْمَلَاِ الْاَعْلٰى وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍۗ" Nasıl ki Allah dünya semâsını yıldızlarla süsleyip onu kovulmuş şeytândan korumuşdur ve onun için şeytanlar mele-i a'lâdan bir şey işitemezlerse, kâmilin de bâtının irfân ve zâhirini güzel amel ve güzel ahlak nûrlarıyla süsleyip onu, kinci ve hasedçi düşmanlardan korumuş ve onun irfânını hidâyet ve sa'âdet ehline parlak bir yıldız, şekâvet ve dalâlet ehline ise kovucu bir taş yapmışdır. Bunun için düşmanlar, hıyânet kasdıyla kâmile yaklaşamazlar. Böyle bir şeye teşebbüs etmiş olsalar dahi, o kâmilin irfânından ve ibâdetinden doğan nûrlar, kendisini korur. Nasıl şeytan her tarafdan ateşlerle karşılaşırsa, onlar da öyle olur. Bak, enfüs âfâka nasıl uyuyor ve birinde zuhûr eden, diğerinde de nasıl zuhûr ediyor.
Allah dünyâyı peygamberlerle, velîlerle, âlimlerle, sâlihlerle süslemişdir. Onları hidâyet ehline yıldızlar, dalâlet ehline kovucu taşlar yapmışdır. Hâtemü'l-Enbiyâ Efendimizi de hidâyet güneşi yapmışdır. Beyt :
Allahu Te'âlâ şöyle buyurdu, "اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْش۪ي بِه۪ فِي النَّاسِ كَمَنْ مَثَلُهُ فِي الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَاۜ". Şimdi insanların hâline bir bak. Bazıları yıldızlarla süslenmiş semâ gibidir. Bazı insanlar da bunlarla hidâyete kavuşmuşlardır. Bazıları da ne yıldızlar gibidirler, ne de yıldızlarla hidâyet bulmuşlardır. Onlar, içinden çıkamayacakları karanlıklarda kalan kimseler gibidirler. O hâlde sen envâr-ı meârifi elde ederek birinciler gibi ol. Yâhud onlara uyarak ikinciler gibi ol. Sakın üçüncüler gibi olma ki yarın pişman olmayasın. Fırsat elden gidince pişmanlık fayda vermez. Zîrâ gençlik günlerinde ilim ve amel tahsîlinden yüz çeviren kimse, ömrünün sonunda muhakkak pişmân olur. Bunları elde etmek ister ama ömrü vefâ etmez, hasret ve keder içinde kalır. Allahu Te'âlâ bu gibi kimselerin hâlini bize şu âyetlerle haber vermişdir :
يَوْمَ تَرَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ يَسْعٰى نُورُهُمْ بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَبِاَيْمَانِهِمْ بُشْرٰيكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۚ* يَوْمَ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا انْظُرُونَا نَقْتَبِسْ مِنْ نُورِكُمْ ق۪يلَ ارْجِعُوا وَرَٓاءَكُمْ فَالْتَمِسُوا نُورًاۜ فَضُرِبَ بَيْنَهُمْ بِسُورٍ لَهُ بَابٌۜ بَاطِنُهُ ف۪يهِ الرَّحْمَةُ وَظَاهِرُهُ مِنْ قِبَلِهِ الْعَذَابُۜ
Öyleyse tahsîl-i kemâl et, yoksa ecel geldi mi çok pişmân olursun. Dünyâya geri de dönemezsin artık. Merkez zindânından muhîte çık. Zîrâ Allah'ın arzı genişdir. Peygamberler ve velîler hep hicret etmişlerdir. Allah doğruyu söyler, doğru yola ileten de O'dur.