İşitdim Nefha-i Sûru Dirildi Cümle-i Mevtâ

29 Aralık 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Seyr-i Süluk

NUTK-İ ŞERÎF

İşitdim nefha-i sûru dirildi cümle-i mevtâ
Velî görmez anı a'mâ görür cânı olan bînâ

Sâlikin seyr-i sülûka başlaması kıyâmet gününde sûra üflenince ölünün dirilmesi gibidir. Gaflet ve dalâlet içindeki insanın kalbi ölüdür. Ölü kalbi diriltmek için İsrâfîl'in sûru gibi bir nefha lâzımdır. İşte o nefes, Resûl-i Ekrem Efendimizin vârisi olan gerçek bir mürşidin nefesidir. Kâmil bir mürşid ölü kalbleri tevhîd nefesi ile ihyâ eder. Kalb gözleri kör olanlar bu hakîkati göremezler. Bir insanın bu hakîkati görebilmesi için kalb gözünün açık olması lâzımdır. 

'Umûma haşr u neşr oldu sırâta da'vet olunduk
Cehennem üzre kurulmuş yedi oldu kapû peydâ

Sâlikin seyr-i sülûkü tıpkı kıyâmet gününde haşrolunan insanların sırât köprüsünden geçmesi gibidir. Oradaki sırâtın dünyâdaki karşılığı sırât-ı müstakîm üzere seyr-i sülûkdür. Sâlik seyr-i sülûk ederken şerî'atddan ayrılmaz, şerîâtın bütün hükümlerini yerine getirdiği gibi, onlara ilâveten tarîkatın ahkâmına da riâyet eder. Yani nefsiyle cihâd eder, ibâdetlerini ve zikrullahı arttırır. Nefs ile mücâhede yolunda yedi merhale vardır. Sabredip mücâhedesine devâm eden sâlik, bu merhaleleri birer birer geçer cennet-i zâta ulaşır.

Birinden oldum âzâde bırakdım varlığım anda
Birinde gün fedâ oldum okudum "elif" ile "bâ"

Nefsin ilk meretebesi nefs-i emmâredir. Sâlik mürşide bağlanıp bir yola girerken tövbe ve inâbe ile girer. Tarîkatde tövbenin ma'nâsı nefse kul olmakdan kurtulmak ve Allah'a itâat husûsunda şâhidler önünde ahd etmekdir. Nefsin ikinci mertebesi nefs-i levvâme mertebesidir. Sâlik tövbe ile günâhlardan yüz çevirmiş olsa da yine de arada bir hatâ eder, günâha düşer. Nefs-i levvâmenin alâmeti odur ki sâlik işlediği günâhlara pişmân olur ve yine tövbe eder. Çünkü yolun başında doğru yolda yürümeye azmetmişdir.

Birinde kâmetim mevzûn olup servi misâl oldum
Birinde zâhir oldu sanki oldum Mescid-i Aksâ

 Nefsin üçüncü mertebesi mülhimedir. Bu mertebedeki sâlik artık nefsine hâkim olmaya başlamış ve ibâdetlerden ve zikrullahdan zevk almaya başlamışdır. Gerçi  hâlâ bir çok eksikleri vardır ama artık önceki câhilâne ve gâfilâne hâllerden kurtulmuşşdur. Dördüncü mertebe nefs-i mutmainnedir. Bu mertebe kalbin zikrullah ile tatmîn olduğu ve sâlikin Hakk'a tam ma'nâsıyla teslîm olduğu mertebedir. Bu mertebedeki sâlik nefsini büyük ölçüde tezkiye etmiş, kalbini saflaştırmışdır. 

Birinde Hızr'a erdim hayy olup âb-ı hayât içdim
Birinde kudretim artdı erişdi mesken-i 'ulyâ

Beşinci mertebe nefs-i râdıyye, altıncı mertebe nefs-i merdıyyedir. Bu mertebeler sâlikin rızâ-yı ilâhiye erdiği, nefsini ifnâ ettiği, Hakk ile bekâ bulduğu mertebelerdir. Râdıyye ve Merdıyye ehli, Hakk'dan gelen ne varsa gönül hoşluğu ile kabûl eder, takdîre hiç i'tirâz etmez. Bütün işlerine Allah'a tevfîz edip, Hakk'a tam bir tevekkülle bağlanır. 

Birinde artdı ihlâsım erişdi feyz-i rahmânî
O dem geçdik sırâtı feth olundu 'adn ile me'vâ

Son mertebe nefs-i sâfiyyedir. Bu merhalede sâlik, Hakk'ın inâyeti ile mâsivâ alâkalarından kurtulmuş ve sırâtı geçerek cennete vâsıl olmuşdur. Bu cennet Hakk'a kurbiyyet cennetidir.

Bir sırrı Sâmî remz eyler anı ağyâra gamz eyler
Bilir ânı sülûk ehli erişse nefha-i a'lâ

Burada bazı remzlerle anlatılanları seyr-i sülûk etmeyenler bilmez. Zîrâ tarîkat kâl ilmi değildir, hâl ilmidir, tatmadan bilinmez.

Şeyh Abdurrahmân Sâmî Saruhânî 
Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî
Listeye geri dön