30 Kasım 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Bu kâinât öyle bir sofradır ki, münkiri, mü'mini, sâdıkı, kezzâbı, dînlisi, dînsizi, bitlisi, çişlisi, hepsi bu sofradan yiyiyor. Aynı sofradan domuzu da yiyiyor, mü'mini de yiyiyor. Peygamber de aynı sofradan yemiş. Sofra-yı ilâhî bu. Sen ne karışıyorsun!
İbrâhîm Peygamber'in kapısına bir adam gelmiş. Adamın saçı sakalı birbirine karışıkmış. İbrâhim Peygamber ona "Sen hangi dindensin?" diye sormuş. Adam "Mecûsîyim, ateşe taparım" deyince, "Defol buradan, Allah'a şirk koşan adamın benim evimde işi yok!" diyerek adamı kovmuş. Allah İbrahim aleyhisselama vahy etmiş, "Git o kulumu bul, gönlünü al, yoksa seni halîliyyetden iskat ederim. O bana şirk koşuyor, yine de onun rızkını ben veriyorum, sana ne oluyor!" buyurmuş.
Mü'min domuzun etini yemez ama domuzu susuz da bırakamaz. Hayvan susuz kaldıysa suyunu vereceksin. İslâm bunu emreder. Muhârebede gazâ edersin, düşmanı vurursun, sonra ona suyunu vereceksin, yarasını saracaksın. Vurmadan evvel düşmanındı, vurdukdan sonra âciz oldu, vereceksin. İslâm budur. İslâm, merhamet, şefkat ve fütüvvet dînidir.
Bizim sofu, o namaz kılıyor, öteki kılmıyor diye Allah'ın kullarını ayırıyor, kılmayanı nimet-i ilâhîden mahrûm etmeye çalışıyor. Allah herkesi bir makâma irsâl etmişdir. Kimine hidâyet etmiş, kimini de dalâletde bırakmışdır. Senin vazîfen dalâletde kalanlar için duâ etmekdir. "Yâ Rabbi onun da gönlünü İslâm'a çevir, o da namazdan zevk alsın, namaz kılsın, o da oruç tutsun yâ Rabbi" diye duâ edeceksin. Beddûa etmek, kovmak, düşman olmak yok. Sonra sana ucub gelir, cehenneme yuvarlanırsın.