8 Eylül 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Adamın birisi Hazret-i İsâ'ya gelip, "Ne olur bana ism-i a'zamı öğret" diye ricâda bulunmuş. Îsâ aleyhisselâm ona, "Sen buna lâyık değilsin. Üstelik ism-i a'zamı bilmek sana fayda da getirmez, hattâ zarar getirir, niçin sana fayda vermeyecek şeyin peşine düşersin?" dediyse de adam ısrar etmiş, andlar vermiş, ille de öğret diye yalvarmış ve nihâyet Hazret-i İsâ'dan ism-i a'zamı öğrenmiş. Adam, ism-i a'zamı öğrenmiş olmanın sevinciyle havalarda uçarak giderken, yol üstünde bir yerde yığılmış bir takım kemikler görmüş. O kemiklere bakıp düşüncelere dalmış ve ism-i a'zamın tesirini görmek için bundan daha iyi bir fırsat olmaz diye düşünmüş ve Cenâb-ı Hakk'ın oradaki kemikleri diriltmesi niyetiyle ism-i a'zamı okuyuvermiş. Okur okumaz hemen bütün kemikler bir araya gelerek canlanmış. Canlanan hayvanlar arasında, gözlerinden ateşler çıkan korkunç bir arslan da varmış. Arslan, adamı görür görmez hemen üstüne atılmış ve bir pençesiyle onu hemen oracıkda öldürmüş, sonra da âfiyetle midesine indirmiş. Adamdan geriye yalnız kemikleri kalmış. Daha önce arslanın kemiklerinin bulunduğu yer, onun kemiklerine mezar olmuş. Îsâ aleyhisselâm, vahy-i ilâhî ile bu hâdiseden haberdâr olunca, bir müddet tefekküre dalmış, sonra yanındaki arkadaşlarına demiş ki : "Allah'dan her şey istenmez. Aklı olan kişi, lâyık olmadığı bir şeyi Allah'dan istemez. İnsan her şeyden önce liyâkât sâhibi olmaya bakmalı. Çünkü liyâkatin varsa, dilediğin şey zâten derhal önüne gelir, kendiliğinden olur".Belki size şaşırtıcı gelecek ama aslında çoğumuzun düşdüğü bir hatâdır bu. Allah'dan bir şey isterken, istediğimiz şeyin hakkımızda hayırlı olup olmadığını, o nimete lâyık olup olmadığımızı hiç düşünmeden canımızın çekdiği her şeyi istiyoruz ama bu katiyyen doğru değildir, akılsızlıkdır. Zîrâ, her nimet, herkese hayır getirmez. Meselâ ne gibi? Küçük bir çocuğa verilen silah gibi. Çocuk silahı nasıl kullanacağını bilmez, onunla kendisine zarar verir. Mal-mülk, para-pul, makam-mevki, çoluk-çocuk da hep böyledir. Bu nimetleri yerli yerinde kullanamayacak, bunların şükrünü yerine getiremeyecek olanlar için bunlar nimet olmakdan çıkar nikmet olur, belâ olur, felâket olur. Yalnız bu dünyâda böyle olsa yine iyi, öteki âlemde de felâket olur. Demek ki duâ ederken, alışveriş listesi gibi canımızın çekdiği her şeyi bir bir sayıp dökmenin lüzûmu yokdur. Kendi duâmızla kendi başımızı belâya sokmak istemiyorsak, duâ ederken de rehberimiz dâimâ Kur`ân-ı Mübîn ve Resûl-i Rabbü'l-âlemîn olmalıdır.