15 Nisan 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Bugünkü Yunanistan toprakları, sınırlarımız içinde bulunduğu devirlerde, Yenişehir vâlisi, güreş müsâbakaları tertîb eder, meşhûr pehlivanları er meydanında karşılaştırırmış. İsmâil Gelenbevî Hoca da bu müsâbakaları seyretmeye gidermiş. Vâli, bu büyük âlime çok hürmet eder ve hep yanında yer verirmiş. Berâber güreşleri seyrederlerken, İsmâil Gelenbevî Hoca, "Asıl pehlivanlık, kefeni toprağa vermemekdir" dermiş. Vâli, hocanın bu sözüne bir ma'nâ veremez fakat sormaya da cesâret edemezmiş. İsmail Gelenbevî Hoca, bir gün ecel şerbetini içip dünyâdan göçünce kendisini şehir mezarlığına defnetmişler. Aradan yıllar geçmiş, mezarlığın bulunduğu yerden bir yol geçirileceği için, nakl-i kubûr yapmak îcâb etmiş. Bir çok mezar açılmış, o meyânda Hoca merhûmun da kabri açılmış. Bir de ne görsünler. Hoca Efendi, sanki daha yeni gömülmüş gibi kefeni ile ter ü tâze yatıyormuş. Vâli, vaktiyle hocanın güreş seyrederken söylediği "Asıl pehlivanlık, kefeni toprağa vermemekdir" sözüyle ne demek istediğini ancak o zaman anlamış. Meğer İsmâil Gelenbevî Hoca, kefeni toprağa vermeyen o gerçek pehlivanlardanmış.