İstiğfâr Her Musîbeti Önler

18 Ocak 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

İman
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Ey Azîz Müslümanlar! İstiğfârı çok yapınız, her musîbeti önler. Bak ne diyorum, dikkat et, kulağını benden yana ver! İstiğfârı çok yapınız. Herhangi bir işin rast gitmiyorsa, Cenâb-ı Hakk'a istiğfâr et.
İstiğfârın ma'nâsı, Allah'ın mağfiretini, rahmetini, affını taleb etmekdir. Musîbete dûçâr oldunsa istiğfâr et, evlâdın kötü olduysa onun ıslâhı için istiğfâr et ve Ümmet-i Muhammed'in ıslâhı için Cenâb-ı Hakk'a duâ et. Cenâb-ı Hakk'dan Ümmet-i Muhammed'e merhamet etmesini dile.
"Duâlarım niye kabûl olmuyor?" diyorsun. Niye kabûl olsun, haram lokma yiyenin duâsı kabûl olmaz. İhtikar yapanın kırk gün namazı kabûl olmaz. Peygamberimiz, sallallahu aleyhi vesellem,"Bir zaman gelir, hiç bir kursak kalmaz ki, oraya haram girmeye" diyor. O vakit duâlar reddolunur. Yâhud insanlar azar, Allah onların başına büyük belâlar, musîbetler verir. Zelzeleler, yangınlar, su baskınları. Zâlimleri musallat kılar. Düşmanı musallat kılar, kâfiri musallat kılar, zâlimi musallat kılar. Velîler, ümmetin üzerinden belânın kalkması için duâ ederler. Allahu Teâlâ velîlere buyurur ki, "Kendin için iste sana vereyim ama senin duâ ettiğin o kavme ben dargınım. Onlar için benden bir şey isteme. Yaptıkları ef'âlin cezâsını görsünler. Adâlet-i ilâhiyyem yerine gelsin" buyurur.
Cenâb-ı Peygamber bunu bize bir incelikle haber veriyor. Diyor ki, "O vakitler, Ümmet-i Muhammed birbirine duâ etmelidir". Bak, velîlerin duâsını Cenâb-ı Hakk reddediyor, "Kendin için iste vereyim ama onlar için benden isteme, vermem" diyor. O vakit Ümmet-i Muhammed'in günahkârları birbirleri hakkında duâ etmeleri lâzım. O vakit Cenâb-ı Hakk, duâları kabûl eder. Yani mü'min kardeşinin iyiliğini iste ki, Allah sana iyilik vere. Onu demek istiyorum. Sen onun için duâ edeceksin, o da senin için duâ edecek, o vakit duâlar müstecâb olur.
İstiğfârın musîbetleri önlemesi, Sûre-i Enfâl'deki, "وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَاَنْتَ ف۪يهِمْۜ وَمَا كَانَ اللّٰهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ" âyet-i kerîmesi ile beyân olunmuşdur. Bu âyet-i kerîmede istiğfâr fiilinin hem çoğul, hem de devamlılık bildiren hâliyle zikredilmiş olması, azâb-ı ilâhîden emîn olmak için, istiğfârın topluca ve devamlı olarak yapılmasının lüzûmuna işâret etmekdedir. 

Âyet-i kerîmenin baş tarafında, azâb-ı ilâhîye mâni olan bir başka şeyden daha bahsedilmişdir ki o da muhabbet-i Muhammediyye yani Peygamber sevgisidir. Âyet-i kerîmede, "Sen onların arasında olduğun sürece Allah onlara azâb edecek değildir" buyrulmuşdur. Bugün için Resûlullah'ın aramızda bulunması demek, muhabbetinin kalblerimizde, ism-i şerîfinin ve na't-ı azîzinin dillerimizde, sünnet-i seniyyesinin fiil ve hareketlerimizde, ahlâk-ı hamîdesinin hâlimizde mevcûd olması demekdir. Zâten istiğfardan maksad da budur.

Yok benim gibi halâik içre gâfil 'âsî kul
Kesmezem hergiz ümmîdi çün rahmet deryâsı bol
Zikr-i istiğfâra meşgûl oluram leyl ü nehâr
Hakk gadab etmez imiş müstağfirâna bil oğul
Ümmete büyük emân imiş bu istiğfâr hemîn
Bize emr etmiş hadîsinde anı çünki Resûl

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön