7 Ağustos 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Bilindiği gibi her ilmin kendine mahsûs bir takım terimleri, tabirleri yani terminolojisi vardır. Eski dilde bunlara ıstılâh denir. Istılâh, az sözle çok ma'nâ ifâde edebilmek için kullanılır. Zîrâ bir ıstılâh, en az bir cümle ile anlatılabilir. Bazı ıstılâhlar için bir cümle de yetmez, uzun uzun îzâhlar gerekir. Istılâhları günümüzde her ilim dalında yaygın olarak kullanılan bazı kısaltmalar gibi de düşünebilirsiniz. Aynı şeyi her seferinde uzun uzun yazmak ya da söylemek yerine tek bir kelimeyle yâhud basit bir terkîb ile kısaltmak büyük kolaylık sağlar. Nasıl ki kısaltmalar herkes tarafında anlaşılamıyorsa, bunlar da ancak konuya vâkıf olanlar tarafından anlaşılabilir.
Hangi ilim dalı olursa olun, o ilmin terminolojisini bilmeyen kişi, okuduğu metni anlayamaz. Meselâ ne gibi? İlkokula giden bir çocuğun eline bir tıp kitâbı versek, çocuk belki kitâbı okuyabilir ama okuduğundan hiç bir şey anlamaz. Çünkü tıbbî terimleri bilmez. Yâhud bir edebiyatçının eline bir astronomi kitâbı versek, edebiyatçı, mesleği gereği lisâna son derece hâkim olduğu hâlde, okuduğunu anlayamayacakdır. Çünkü astronomi ilminin terminolojisine yabancıdır. Aynen bunun gibi, tasavvufun ıstılâhâtına vâkıf olmayanlar da tasavvufî metinleri anlayamazlar.
İşte bu zorluğu bertaraf etmek üzere, öteden beri irili ufaklı pek çok eser kaleme alınmışdır. Bu gibi eserlere misâl olarak, Kelâbâzî'nin Ta'arruf'unu, Hucvirî'nin Keşfü'l-Mahcûb'unu, Kuşeyrî'nin Risâle'sini, Sühereverdî'nin Avârifü'l-Maarifini, İsmâil Ankaravî'nin Minhâcü'l-Fukarâsını verebiliriz. Bu eserlerde tasavvufî ıstılâhlar uzun uzun anlatılmış, sôfîlerin sözlerinden ve hayâtlarından misâllerle îzâh edilmişdir. Zâten tasavvufî terimlerini kitâbî olarak anlatmak oldukça müşkildir. Zîrâ tasavvuf bir hâl ilmidir. Bu yüzden kıssalarla, misâllerle hattâ mesellerle anlatmak daha tesirlidir.
Şimdi bir de misâl verelim ki ıstılâhdan ne kasdetdiğimiz daha iyi anlaşılsın. İhlâsı hepiniz bilirsiniz, emînim pek çok yerde karşınıza çıkmışdır, okumuşsunuzdur, duymuşsunuzdur. Ne var ki, bu kelimenin lugâtdeki karşılığı başka, dînî bir terim olarak ma'nâsı başka, sôfiyye lisânındaki ma'nâsı ise bambaşkadır. İhlâsın sözlük anlamı, katışıksız, saf demekdir. Dînî bir terim olarak ihlâs, her işi Allah rızâsı için yapmak yani niyeti hâlis kılmak demekdir. Tasavvufî bir tabir olarak ihlâs ise, Hakk'dan gayrı her şeyi kalbden çıkarmak yani kalbi hâlis kılmak demekdir.
Tasavvufî ıstılâhlar husûsunda kafaları karıştıran bir husûsa da değinmeden geçemeyeceğim. Tasavvufî terimlerin hâllere ve makâmlarla alâkalı olanlarına birden fazla ma'nâ verilebileceği unutulmamalıdır. Niçin? Çünkü her hâlin, her makâmın bir takım mertebeleri vardır. Meselâ tevekkülün tek bir tarifi olamaz. Çünkü herkesin tevekkülü kendi mertebesine göredir. Mübtedî bir sâlik ile İbrahim Edhem Hazretlerinin tevekkülü aynı olabilir mi? İşte tıpkı bunun gibi, bütün hâlleri ve makâmları derece derece tarif etmek gerekir.
Son devirde yapılan çalışmalara bakacak olursak, bunların hemen hemen hepsinin sözlük tarzında olduğunu görürüz. Aralarında kıymetli eserler de olmakla birlikde, bunlarda bir takım zafiyetler göze çarpmakdadır. Kimisinde çok az ıstılâh vardır, kimisinde açıklamalar tatminkâr değildir, kimisinde îzâhlar çok kısadır, bazılarında da tarîkat terimleri tasavvuf terimleri gibi mütalaa edilmişdir ki bu çok yanlışdır. Zîrâ tarîkat terimleri, daha çok şekle, kıyâfete, âdetlere mahsûs terimlerdir ve bunlar yöreye göre, zamâna göre, tarîkate göre farklılıklar gösterir. Tasavvuf terimleri ise bir takım ulvî hakîkatlere dâirdir ve kişiden kişiye, yöreden yöreye yâhud devirden devire değişiklik göstermez.
Fakîr, bu ıstılâh meselesine çok ehemmiyyet verdiğim için SÔFİYYE sayfasında ISTILÂHÂT-I SÔFİYYE başlığı altında pek çok tasavvufî terime yer verdim, inşâallah devâmını da getireceğim. Merâk edenler o yazılara bakarak fikir edinebilirler. Ayrıca bu konuda sizler için faydalı olacağına inandığım bir takım eserlerin de tanıtımını yapacağım inşâallah.