İzzet Paşa'nın Ezan Okumasın Diye Ayda On Altın Maaş Bağladığı Müezzin

18 Şubat 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

Ezan
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri yeri geldikçe hep anlatırlardı :
Aslen Erzincanlı olup bir müddet Edirne'de vâlilik yaptığı için Edirne Vâlisi diye anılan İzzet Paşa, çok cins ve takıntılı bir adammış. O derece takıntılıymış ki, çamaşırlarını yıkatmak için Edirne'den Erzincan'a kız kardeşine gönderir, başkasına yıkatmazmış. Düşünün, Edirne neresi Erzincan neresi. İşte böyle antika bir adam.
Paşa Edirne'ye vâli olduğu zaman, vilâyet konağının yan tarafındaki câmide, hımhım tabir edilen yani burnundan konuşan bir müezzin varmış. Paşa câmiden gelen ezan sesini duyunca fenâlaşmış. Hemen müezzini çağartmış ve "Ne yapıyorsun bakayım sen orada?" diye sormuş. Müezzin hımhım konuşmasıyla "Müezzinlik yapıyorum efendim" demiş. İzzet Paşa, "Peki kaç para aylık alıyorsun oradan" demiş. Müezzin, "Dört mecidiye alıyorum efendim" demiş. İzzet Paşa, "Ben sana her ay beş altın lira vereceğim ama şartım şu, sen hiç ezan okumayacaksın. Ben senin yerine bir adam tayin edeceğim, ezanı o okuyacak" demiş. Bizim saf müezzin, Paşa'nın teklifine hiç akıl erdirememiş ve kendi kendine "Acabâ paşa beni câmiden attırmak mı istiyor? Ekmek parasından da mı olacağım? Vay başıma gelen" diye kara kara düşünmeye başlamış. Bir müddet böyle düşündükden sonra "Paşa Hazretleri, bana müsâade edin, ben bir düşüneyim, istişâre edeyim" demiş. İzzet Paşa, "Peki danış bakalım" diyerek müezzine mühlet vermiş. 
Orada güngörmüş bir bektâşî babası varmış. Müezzin hemen ona gitmiş ve İzzet Paşa'nın teklifini anlatmış ve "Baba, ne olur bana bir akıl ver, paşanın teklifini kabul edeyim mi?" diye sormuş. Bektâşî, "Paşa durduk yerde bu kadar para vermez, mutlaka bu işde bir iş var" diye düşünmüş ve müezzine "Sen kalk bir ezan oku bakayım" demiş. Müezzin o acâib sesiyle ezâna başlar başlamaz, "Kes, tamam, mes'ele anlaşıldı. Sakın râzı olma. Ne ses bu be!" diyerek müezzini göndermiş. Müezzin İzzet Paşa'nın huzûruna çıkıp da "Paşa Hazretleri, ben teklifinizi kabul edemeyeceğim" deyince paşa fenâ halde bozulmuş ama o kerih sese de tahammülü olmadığı için teklifini yükseltmiş, "Altı altın vereyim" demiş. Müezzin "Olmaz" demiş. Paşa "Yedi altın vereyim" demiş, müezzin kabûl etmemiş. Paşa, yedi sekiz derken "Peki on altın vereyim" deyince fukarâ müezzin duralamış ve "Bu benim iki senelik maaşımdan fazla, bu kadar parayı ben nereden bulacağım, ne olacaksa olsun" diye düşünmüş ve on altına peki demiş. Peki demiş ama hemen arkasından da "Paşa Hazretleri, beni attırmayacaksınız değil mi?" diye bir de teminat istemiş. Paşa, "Ben burada vâli olduğum müddetçe sen her ay on altın alacaksın, ezan da okumayacaksın, ezanı başkası okuyacak, ona da ayrıca para vereceğim" demiş. Müezzin, paşanın huzûrundan büyük bir sevinçle çıkmış ve doğru akıl danışdığı bektâşî babasının yanına gitmiş. Onu merakla bekleyen bektâşî heyecanla sormuş, "Ne oldu?" demiş. Müezzin, "Râzı oldum" deyince, "Kaça râzı oldun?" diye sormuş. Müezzin, "On altına" deyince Bektâşî, "Hay sersem herif! Hiç on altına râzı olunur mu. O ses bende olsa paşadan en az elli altın alırdım" demiş.
Sesin pek bed sadân öyle fenâ ki
Senin sükûtun hoş-nevâ-yı mûsıkî

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön