15 Nisan 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Âhiret âleminde ne varsa, dünyâ âleminde onun bir misâli vardır. Melekût âleminde ne varsa, mülk âleminde onun bir mukâbili vardır. Ma'nâ âleminde ne varsa, maddî âlemde onun bir misâli vardır. Âyât-ı elfâziyye olan Kur`ân-ı Kerîm'de ne varsa, âyât-ı âfâkiyye olan kâinâtda onun bir misli, kâinâtda ne varsa insanda yani âyât-ı enfüsiyyede onun bir misâli ve mukâbili vardır. Cenâb-ı Hakk âyetlerini hem âfâkda hem enfüsde hem de Ku`ân-ı Mübîn'de açıkça beyân eylemişdir. Yani insan her nereye baksa ve her neye baksa, hep Cenâb-ı Hakk'ın âyetlerini görmüş olur. Tabii gözü açıksa, kör değilse, basîreti varsa yani ulu'l-ebsârdan ise. Nitekim Cenâb-ı Hakk Kur`ân-ı Kerîm'de bunlara hitâben "fa'tebirû yâ ulu'l-ebsâr/İbret alın ey basîret sâhipleri!" buyurmuşdur.
Bundan şunu anlıyoruz ki, basarla yani gözle görülmeyen şeyleri basîretle yani kalb gözüyle görmek pekâlâ mümkündür. Akılla anlaşılmayan şeyleri, irfân ile anlamak kâbildir. Cenâb-ı Hakk'ın Kur`ân'da haber verdiği, Peygamberimizin hadîsleriyle beyân ettiği, ölümden sonraki akabeler, yani kabir, mahşer, mîzân, hesap, sırat, cennet, cehennem gibi merhale ve menzillerin hepsi de buna dâhildir.
Kabirden murâd, berzah âlemidir. Herkes ölünce berzaha âlemine gider. Belli bir kabri olması da şart değildir. Bildiğimiz kabir, cesedin mahallidir. Halbuki cesed kısa sürede yok olur. Asl olan rûhdur. O yok olmaz. İşte kabir âlemi denilince rûhların, mahşer gününe kadar bekleyeceği berzah âlemi kasd edilir. Zâten berzah kelimesi, geçit, ara yer gibi ma'nâlara gelir. Berzah âlemi, bu âlemle âhiret âlemi arasındaki bir geçittir.
Biz o âlemi gözümüzle göremeyiz. Nitekim berzahın bir ma'nâsı da perdedir. Fakat baş gözüyle görülmeyen o âlemi kalb gözüyle müşâhede etmek mümkündür. Bunun dünyâda bir çok misâli vardır. Meselâ şu yaşadığımız salgın sebebiyle gördüğümüz, şâhid olduğumuz manzaralar berzahın açık bir misâlidir.
Meselâ karantina altına alındığı için, istediği yere gidemeyen, istediği insanlarla görüşemeyen kimsenin hâli, kabirdeki bir insanın hâline benzer. Ya da hastalığı sebebiyle yoğun bakım ünitelerinde tutulan ve karısıyla, çocuğuyla bile görüşmesine izin verilmeyen kimselerin hâli de böyledir. Hattâ evlere hapsolan insanlar da kabirdeki insanların misâlidir. Ölüler arasında farklar olduğu gibi bunlar arasında da bazı farklar vardır. Meselâ bazıları hem evleri rahat hem de azıkları bol olduğu için bu günleri çok kolay atlatmakda, bazıları ise, evleri dar, yiyecekleri kıt olduğu için çok sıkıntı çekmekdedir.
Bazı insanların salgının dehşetine rağmen evlerinde huzûr içinde yaşamaları, iyi amelleri sebebiyle kabrinde rahat eden insanların misâlidir. Bazı insanların hastalıkla pençeleşmeleri, büyük bir ızdırap içinde olmaları kabir azâbı çekenlere işâretdir. Bazı insanların evde hapis kaldıkları halde sevdikleriyle telefonla da olsa görüşebilmesi, ölenlerden de bazılarının sevdikleriyle görüşebildiğini göstermekdedir. Bazı insanların herşeye rağmen serbestçe dolaşması, berzah âleminde bulunan bazı rûhların da serbestçe dolaşabileceğine işâret etmekdedir.
İbret al azîzim gel bu devrândan
Sana hiç fayda yok seyr ü seyrândan
Gün olur göçersin dehr-i vîrândan
Ayırma gönlünü emr-i Kur`ân'dan