Kabir ve Türbe Ziyâreti

11 Temmuz 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Sünnet-i Resul

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, Hazret-i Hâlid ibn Zeyd Ebâ Eyyûbe'l-Ensârî radıyallahu anh Efendimizden bahsettikleri bir sohbetindekabir ziyâretinin cevâzına delîl olan hâdisenin de Hazret-i Hâlid'den rivâyet edildiğini beyân etmişlerdi. Bu hâdise şöyle cereyân etmişdir :
Hazret-i Hâlid bir gün Resûl-i Ekrem Efendimizin kabrine başını dayamış, ağlıyormuş. O'nu bu halde gören Emevîlerin Medîne vâlisi Mervân bin Hakem, bu hareketinin sünnete aykırı olduğunu söyleyince Ebâ Eyyûb Hazretleri, "Ben bu mezar taşına değil, Resûlullah'a geldim" buyurmuş ve sünnet-i seniyyeden ve ahkâm-ı ilâhîden bî-haber oldukları halde sûret-i hakdan gözüken Mervân gibilere kıyâmete kadar ders olacak şu cevâbı vermişdir : "Ben Resûlullah'ın 'İşlerinizi ehliyetli kimseler üstlendiği zaman kaygılanmayın ancak ehil olmayanlar başa geçince ne kadar ağlasanız yeridir' dediğini duymuşdum".
Geçmişde olduğu gibi bugün de kabir ziyâretinin câiz olmadığını söyleyen hattâ evliyâ türbelerini ziyâret edenlerin şirke girdiklerini iddiâ edecek kadar ileri giden bir alay nâdân ve echel kimseler vardır. Bunlar tıpkı Hazret-i Hâlid'e karşı küstahlık eden Mervân gibi, sünnet-i seniyyeden bî-haber oldukları halde, sünnet-i Resûl'den kıl kadar ayrılmayan zevâta akıl öğretmeye kalkarak cehâletlerini i'lân etmekde ve farkında olmadan kendi kendilerini rezîl ve rüsvây etmekdedirler. 

Hazret-i Hâlid, sünnet-i seniyyeye ittibâ husûsunda o kadar titizdir ki, sünnetden en küçük bir sapmaya bile müsâmaha göstermemiş, bu husuda kimseden de sözünü sakınmamışdır. Nitekim cihâd maksadıyla Mısır'a gittiğinde orada vâlî olan sahâbî Ukbe bin  Âmir'in akşam namazlarını geç kıldırdığını görünce, "Resûl-i Ekrem'in akşam namazını geç kıldırdığını zannedecekler, buna sebeb olarak halka kötü örnek oluyorsun" diyerek vâliyi îkâz etmişdir. Namazları ilk vakitlerinde kıldırmayan Medîne vâlisi Mervân bin Hakem'e de çıkışmış, ve "Resûlullah'a uyduğun takdirde sana uyarım, aksi halde aleyhinde bulunurum" diye açık açık ihtâr etmişdir. 

Kabir ve türbe ziyâreti, sünnet-i seniyye katiyyen aykırı değildir. Nitekim Peygamber Efendimiz, vâlide-i muhteremeleri Hazret-i Âmine'nin kabrini her sene ziyâret ederlerdi. Efendimiz Uhud şehîdlerini de, Baki' kabristanını da sık sık ziyâret ederlerdi. Hazret-i Fâtıma radıyallahu anhâ vâlidemiz de, her cuma günü Seyyidü'ş-Şühedâ Hazret-i Hamza radıyallahu anh Efendimizin kabrini ziyâret ederlerdi. Hazret-i Âişe vâlidemizin de babasının kabrini sık sık ziyâret ettiğini biliyoruz. Bu son iki misâl, kadınların da kabir ziyâreti yapabileceklerine delîl olmuşdur.

İslâm'ın ilk devrinde Resûl-i Ekrem Efendimizin geçici bir müddet için kabir ziyâretini men' etmesinin sebebi, câhiliyye devrindeki kötü âdetleri ortadan kaldırmak içindir. Zîrâ araplar vakt-i câhiliyyede kabirlere gidip yaka bağır yırtar, feryâd figân eder, abuk sabuk şiirler okur, kabride yatanlar hakkında uydurma medhiyyeler düzer ve İslâm'ın rûhuna aykırı bir çok yanlış hareketlerde bulunurlardı. Ne zaman ki halk İslâm'ı tam ma'nâsıyla öğrendi ve bu gibi davranışların yanlış olduğunu iyice anladı, Efendimiz de o zaman kabir ziyâretine izin verdi.


Türbe ululara yapılır, ölülere değil.
Hazret-i Aşkî
Listeye geri dön