21 Haziran 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, kabre götürülen insanların iki türlü seslendiğini, bazılarının "Eyne tezhebûne!" yani "Beni nereye götürüyorsunuz! Götürmeyin beni!" diye feryâd etdiğini, bazılarının da "kaddimûnî kaddimûnî" yani "Aman hemen beni götürün yerime takdîm ediniz! Yollarda beni oyalamayın!" diye seslendiklerini söylerlerdi. Yine bir hutbelerinde bu mevzudan bahsederlerken buyurdular ki :
"Eyne tezhebûne" diyenler, Hakk'ı bilmemişler, bulmamışlar, niçin yaradıldıklarını düşünmemişler, düşünememişler, düşündürülmemişler. İbretsiz bir göze mâlik. Öğüt almayan bir kulağa sâhib. Allah'ı zikretmeyen bir ete mâlik. Dil, Allah'ı zikretmiyor. Bir gönül var, Hakk'ı sevmiyor, Hakk korkusu yok orada. Hakk korkusu olmayan gönül, Hakk sevgisi olmayan gönül, mandanın kalbinden hiç bir farkı yokdur onun. Kalb denildiği vakit, sen yalnız mücerred, bildiğin kozalak parçası şeklinde zâhir olan eti hatırlama. Bâtın kalbi vardır, bâtın gözü vardır. Basîret derler ona. İbretsiz gözü ne yapacaksın. Bunlar işte, "eyne tezhebûne/beni nereye götürüyorsunuz, götürmeyin!" diyorlar. Maldan mülkden ayırdınız. Gözünün önünden alınacak perdesi. Hayâtında dost diye tanıdıklarının, o anda düşman olduklarını görecek ama iş işden geçmişdir, kudreti yokdur. Çünkü o, onun malına, canına dostdu. O, ölür ölmez, o bayram yapıyor. Görecek ki dost zannetdiği düşman imiş. Yarın yevm-i kıyâmetde gırtlak gırtlağa gelecek. Huzûr-i Rabbü'l-âlemîn'de, mahşerde, Hâkim-i Mutlak önünde yani Allah huzûrunda.
"Aman götürmeyin beni yâhu, yapmayın, etmeyin!" filan. Kimse dinlemiyor, götürüyorlar. Onun için sen böyle ufak görme tabutu. Tabutu çok ufak görme öyle tahta parçası filan filan. İçinde çok yük var onun. Öyle ejderhalar var ki korkunç! "Beni nereye götürüyorsunuz!" diyenlerin tabutlarının içerisinde öyle ejderhalar var ki! Koca kobra yılanları var. Hayâtında kendiyle berâberdi, ayrı bir şey değildi. Bildiğin kobra yılanı değil. O da senin gibi benim gibi mahlûkdur. Ona kobra elbisesi giydirilmiş. İnsan sûretindeki kobralardan bahsediyorum ben, kobrasını yanında taşıyanlar. Daha neler var içerisinde. En ufak, birisiyle istihzâ etmiş, alay etmiş, arkasından gözünü oynatmış onu dahi oraya hesaplamış koymuşlar. O da başka bir şekle girmiş. Cenâb-ı Molla Câmi'nin söylediği gibi :
Efendiler! Bütün sözler, işler, hepsi bir şekle girecek, hepsi bir şekil alacak, yevm-i kıyâmetde önümüze gelecekdir. Onları da burdan götüreceksin ahrete, tabutunla berâber. İster iyilik ister kemlik.
Ama "Kaddimûnî" diyenler, varlıklarını bilmişler, niye vâr olduklarını ve Hakk'ın esrârına mâlik olduklarını, Allah ile olduklarını, Hakk için olduklarını, Hakk tarafından yaradıldıklarını, kulluğun nice sultânlık olduğunu anlamışlar. Allah'a kulluk bütün kâinâta sultân olmakdan çok daha büyükdür, idrâk edebilen için. Allah'a kulluk, cihâna sultân olmakdan çok yeğdir, anlayabilen için. Kulluklarını bilmişler ve Hakk rızâsını kazanmışlar, ahretlerini mamûr etmişler, Allah'ı râzı kılmışlar, Peygamber onlardan râzı olmuş ve mübârek cemâlini daha ölüm ânında göstermiş. O anda, "Gel benden yana" demiş, âgûşunu açmış. Bunlar da "Kaddimûnî" yani "Yollarda bizi eğlemeyin, ağır ağır götürmeyin, hemen götürün teslîm edin" diyenlerdir. Çünkü makbere içerisinde bazı zevât var ki bizâtihî Resûlullah'ın kucağına verilir, mezarcının kucağına değil, ahbâbın kucağına değil. Maneviyyâtda bizâtihî Resûlullah kucağına alır, karşılar. Hangisini istiyorsun? Bazı zevât var, pîri, tâbi olduğu pîri, şeyhi, mürşidi kucaklar onu, kabrine indirir. Bazısı var, ameli karşılar. Allah muhâfaza buyursun.