Kabz ve Bast

1 Mayıs 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Kabz
Kabz, tutukluk, durgunluk, daralma, sıkılma gibi manâlara gelir. Bast ise bunun zıddıdır, ferahlık, rahatlık, genişlik, açıklık demekdir. Her ikisi de Allah'dandır. Nitekim Hakk Teâlâ Kur`ân'da, "وَاللّٰهُ يَقْبِضُ وَيَبْصُۣطُۖ" buyurmuşdur. Yani kabz eden de bast eden de benim demişdir. Dikkat edilirse görülecekdir ki, bütün kâinât bu iki hâl üzere devr eder. Kâinâtın zübdesi olan insanda da dâimâ bu iki hâlin tezâhürleri görülür. İnsan ya rahatdadır, ya sıkıntıdadır, ya darlık içindedir, ya da ferahlık hâlindedir. Her iki hâl de Cenâb-ı Hakk'ın isimlerinin tecellîlerindendir. Kabz hâli, El-Kâbız esmâsının, bast hâli de El-Bâsit esmâsının tecellîlerindendir.

Kabz hâli, mutlak manâda kötü değildir, bast da mutlak manâda hayırlı değildir. Zîrâ Allah'ın celâlinde cemâli, cemâlinde celâli gizlidir. Kişinin tutumuna göre kabz, insanı hayra iletebilir. Yine insanın tutumuna göre bast, insanı kötülüğe götürebilir. Meselâ dara düşen insan Allah'a ilticâ ederse, onun için kurtuluş olur. Rahata kavuşan kişi, gaflete düşerse, onun için felâket olur. Öyleyse insan uyanık olmalı, kabz hâlinde iken, duâya, istiğfâra, istiâzeye yapışmalı, bast hâlinde ise, zikrullaha ve hamde ve şükre yönelmelidir.

Kabz ve bast hâllerine pek çok misâl vermek mümkündür. Meselâ oruç kabza, iftar basta işâretdir. Yine Ramazân, kabzın, Bayram, bastın remzidir. Yine hacc yolculuğu meşakkati çok olduğun için kabza, haccdan sonra bayram yapmak basta işâretdir. Tabiî hâdiselerden de misâl verelim. Meselâ kış kabza, yaz basta işâretdir. Kışın tabîat ölüdür, hava soğukdur, hayat meşakkatlidir. Yazın tabîat canlanır, hava ısınır, hayat kolaylaşır. İnsandan bir misâl vermek îcâb ederse, meselâ keder ve üzüntü kabza, neşe ve sevinç basta işâretdir. Yine insanın ağlaması kabz, gülmesi bast alâmetidir. 

Seyr ü sülûk ehlinde kabz ve bast, sâlikin derecesine göre tecellî eder. Meselâ mübtedîlerde kabz, gaflet sûretinde ortaya çıkar. Bulunduğu yer, konuşduğu ve görüşdüğü kişiler, yapdığı işler sebebiyle sâlikin kalbi perdelenir, ibâdetden zevk alamaz o kişi, zikrullahdan lezzet alamaz. Eğer tövbe istiğfar ederse, perde açılır, bast hâline geri döner. Daha ileriye gidenlerde kabz, havf ve haşyet olarak tezâhür eder. Kalbini korku kaplar o kimsenin, Allah'ın celâlinden korkar, azâbından korkar. O korkuyla hayırlı amellere sarılır, zikrullah ile meşgûl olur. Sonra kendisine bast hâli gelir. Korku yerine ümîd kaplar kalbini ki buna da recâ derler. Daha yüksek mertebelerde ise, heybet ve üns olarak ortaya çıkar. Hakk'ın celâli ve azameti karşısında sâlik, hiç olduğunu anlar. Sonra bir üns rüzgarı eser, ferahlar o kişi, bast hâline geçer. En ileri mertebede ise cem' ve fark hâli olarak tecellî eder. Cem' Hakk'da yok olmakla, fark ise Hakk'la var olmakladır.

Nitekim Seyyidü't-Tâife Cünyed-i Bağdâdî Hazretleri şöyle buyurmuşdur :
Havf beni kabz hâline, recâ ise bast hâline getirir. Hakîkat beni cem' hâline, hak ise fark hâline getirir. Allah beni havf ile kabz hâline sokunca, beni benden yok eder ve beni benden korur. Recâ ile  bast hâline döndürdüğünde ise beni bana iâde eder, beni yoklukdan çıkarır ve bana kendimi korumamı emreder. Allah beni hakîkat ile cem' makâmına erişdirdiğine beni kendi huzûrunda vâr eder ve beni davet eder. Hak ile fark hâline döndürünce de bana başka şeyler gösterir, beni kendisinden perdeler. Bütün bunlarda O, beni hareket etdiriyor, beni bir hâlde tutmuyor, beni kendisiyle ünsiyyet ettirmiyor, ayırıyor, uzaklaştırıyor. Huzûrullahda olduğum zaman varlığımın tadını alıyorum. Keşke Hakk beni benden alarak bana inâyet etseydi. Yâhud beni benden kaybetseydi de beni rahata kavuştursaydı ve bana fenâyı gösterseydi. Zîrâ benim fenâm, bekâmdır. Benim gerçek fenâmda Allah beni bekâmdan da fenâmdan da mahveder. Gerçek fenâda ben bekâsız ve fenâsız olurum. Zîrâ ben mahvolduğum zaman fenâ ve bekâ hâlî benden başka bir varlığa âid olur.
Listeye geri dön