Kaç Türlü Namaz Vardır?

16 Aralık 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Namaz

Büyük mürşidlerimizden Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri buyuruyorlar ki :

Ulûm-i nâfi'a yedidir. Evvelkisi, 'ilm-i şerî'at ki ahkâm ve ahlâk ve fadâile müte'allikdir. İkincisi, 'ilmi- yakîniyyedir, ittisâf-ı sıfata müte'allikdir. Üçüncüsü, 'ilm-i 'akliyyedir, hikmet-i nazariyyeye müte'allikdir. Dördüncüsü 'ilm-i keşfîdir ki sırra müte'allikdir, zûhûru, zahr-ı kalbdendir. Beşincisi 'ilm-i hakîkatdir, gayb-ı rûhdan tecelliyât ve müşâhedâta müte'allikdir. Altıncısı, 'ilm-i zevkiyye-i ledünniyyedir, gayb-ı rûhdan 'aşkıyyât ve müvâsalâta müte'allikdir. Yedincisi, 'ilm-i hafîdir ki gaybü'l-guyûbdandır. 

Bu ta'dâd olunan 'ulûmun her biri mukâbelesinde birer namaz dahi vardır ve her birini birbirine rabt eylemek mümkündür. Evvelkisi, salât-ı bedeniyyedir ki 'avâmın salâtıdır, erkânını ikâmet eylemek ile. İkincisi, salât-ı nefsdir, huşû' ve tuma'niniyyet ile, beyne'l-havfı ve'r-recâ. Üçüncü, salât-ı kalbdir, huzûr ile ve murâkabe ile. Dördüncü, salât-ı rûhdur, müşâhede ile ve muâyene ile. Beşinci, salât-ı sırrdır, münâcât ve mükâleme ile. Altıncı, salât-ı hafîdir, musâfât ile ve mulâtafa ile. Makâm-ı sâbi'de salât yokdur. Zîrâ o makâm, fenâdan ibâretdir ve sırf muhabbetden  kinâyet ve ayn-ı vahdete işâretdir. Nitekim salât-ı zâhirenin nihâyeti zuhûr-ı mevt ve sûret-i yakîn ile olduğu gibi. Kemâ kâlallahu teâlâ, "وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ". Salât-ı hakîkiyyenin dahi fenâ-i mutlak ve bekâ-i bi'l-Hakk iledir ki hakka'l-yakîndir.

Salât-ı bedeniyye, sâhibini me'âsî-i şer'iyyeden men' eder. Ve salât-ı nefs dahi rezâilden ve ahlâk-ı redîeden nehy eder. Ve salât-ı kalb, fudûllükden ve gafletden nehy eder. Ve salât-ı rûh, zuhûr-ı kalb ile tuğyândan mehy eder. Ve salât-ı sırr, iltifât-ı gayrdan ve mâsivâdan nehy eder. Ve salât-ı hafî, isneyniyyet ile zuhûr-ı enâniyyetden nehy eder. Ve salât-ı zât, zuhûr-ı bakiyye-i telvinden ve husûl-i muhâlefet-i tevhîdden men' eder. Kemâ kâlallahu teâlâ, "اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِۜ وَلَذِكْرُ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ" 

Salât-ı zât, makâm-ı bekâda 'inde't-temkîn, cemî' salâtdan ve ezkârdan ekber ve a'zamdır. Anın içün Hazret-i Fahr-ı Kâinât, "Es-salâtü mi'râcü'l-mü'minîn" buyurur. Zîrâ ma'nâda zât-i pâk-i Hudâ'ya mi'râcdır. Eğer bu zikrolunan tertîb üzere edâ olunur ise. Yoksa her mukallidin, bu zikrolunan makâmâtı gaflet ile edâ-i salât eylemesi, mi'râc-ı mü'minînden olmaz. Ve her muhabbet-i mâsivâ ile kalbi memlû olan kimse bu saâdete yol bulamaz. İmdi bu sırdandır ki Fahr-ı Kâinât buyurur : "Şeb-i Mi'râc'da evvelki gök ehlini kıyâmda gördüm. İkinci gök ehlini kırâatde gördüm. Üçüncüyü rükû'da, dördüncüyü sücûdda, beşinciyi kuûdda ve altıncıyı tesbîhde ve yedinci gök ehlini sükûn ve sükûnetde gördüm" buyurdular.  

Benim rûhum! Sûret-i salâtda sülûkün ibtidâsından intihâsına dek işâret vardır. Ehl-i irfânâ hafî ve pûşîde değildir.

Listeye geri dön