2 Ocak 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
Başlığındaki bir hatâ hâriç çok takdîr ettiğim ve son zamanlarda okuduğum kitaplar arasında çok başarılı bulduğum bu eseri sizlere de tavsiye etmek istedim...
17. asırda yaşanan bu meşhûr "kavga"nın tarafları için, "Ulemâ" ile "Meşâyih", "Tekke" ile "Medrese", "Vâizler" ile "Mürşidler" ya da ille de yayınevinin tercih ettiği kelimeleri kullanacaksak "Fakîhler" ile "Sôfîler" diyebiliriz...
Her kavgada olduğu gibi bunda da iki taraf olmakla birlikte, kavgayı başlatan yani tecâvüzkâr tutum alan taraf bir kısım âlimlerdir...İşin ibretlik tarafı, bunların saldırdıkları zevât, her ne kadar "Şeyh", "Mürşid" veya "Velî" olarak biliniyorlarsa da aslında onlar da medreseden yetişmiş âlimlerdir...Zâten mesele de aslında ilmî ve şerî bir mesele değil aslında hased, çekememezlik, ihtiras ve hubb-i câh meselesidir...
Belli ki, yazar, birinci derece kaynakları güzelce değerlendirmiş ve lafı da uzatmadan meseleyi güzelce özetlemiş...Hattâ meseleyi Osmanlı ile sınırlamamış diğer coğrafyalardaki benzerlerini de dikkatimize sunmuş :
Görüldüğü gibi, Kâdızâdeliler hareketi, sadece bir dîne veya kültüre ait değil, farklı coğrafyalarda ve dönemlerde ortaya çıkabilen başlı başına bir zihniyet hadisesi niteliğindedir...(Sayfa 71)
Pek ibretli hikâyeler ve derslerle dolu bu mücâdele bitmiş sayılmaz...Değişik şekillere bürünerek hâlâ devâm etmekdedir...Tabii bugün Abdülmecid Sıvâsî ve Niyâzî Mısrî Hazretleri gibi ârifler olmadığı için hâkimiyyet günün "Kâdızâdeliler"inde görünüyor...Yazarın da pek isâbetli olarak tesbît ettiği gibi günümüzde de, dînin fürûâtına âit bazı meseleleri ele alıp, sanki dîn bundan ibâret imiş gibi, her önüne geleni karalayan, ham-ervah bir alay sarıklı-cübbeli adamlar ortalıkda dolaşıyor ve bunların sesi diğer sesleri bastırıyor...Bugün dînin özü kaybolmuş, îmân bile tamâmen taklîdî hâle gelmiş, insanların çoğu dünyâya tapar hâle gelmiş olduğu halde, birileri habire sarıkla, sakalla, şekille, kıyâfetle uğraşıyor ve İslâm'ı herkese bu şekilde tanıtıyor ve maalesef dostu ağlatıyor ve düşmanı güldürüyor...Bize de eskilerin şu nasîhatını tekrâr etmek düşüyor :
iftah ayneyk / gözlerini aç!