5 Mayıs 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Mesnevî-i Şerîf'de geçen bir hikâyedir :
Bir tâcirin çok güzel bir papağanı vardı. Bir gün bu tâcir işi gereği Hindistan'a gitmek için yol hazırlığına başladı. Cömertliği ile tanınan bu tüccar, köle ve câriyelerine tek tek sordu, ''Sana Hindistan'dan ne getireyim, ne istersin?'' dedi. Her biri ayrı ayrı isteklerde bulundular. Bu cömert ve iyi kalbli tüccar onların isteklerini bir kağıda yazdı ve getireceğine dair söz verdi. Sıra papağana geldi, ona da sordu tâcir, ''Ey güzel kuşum, sen ne istersin?' dedi. Papağan, ''Oradaki papağanları görünce, hâlimi onlara anlat. Papağanımın size selâmı var, sizi özlediğini ve kurtuluşu için çâre bulmanız konusunda yardımcı olmanızı istiyor de'' dedi. ''Ben gurbet ellerde hasretle ve firkat acısıyla çırpınırken, sizlerin yeşil ormanların güzel ağaçlarının dallarında dolaşarak keyfetmeniz revâ mıdır? Dostların vefâsı böyle mi olur? Sizler boylu poslu güzel eşlerinizle zevk u safâ içerisindesiniz. Ben ise burada mahbûsum. Yüreğim kan ağlar. Hiç olmazsa, sabahın seherinde şu garîbi de hatırlayın. Dostların dostu hatırlaması ne büyük saâdetdir. Başka bir şey istemiyorum'' dedi.
Tüccar, papağanın selâmını ve mesajını oradaki dostlarına götürmeyi kabûl ederek yola koyuldu. Günlerce yol aldıktan sonra, Hindistan'ın öbür ucuna vardı. Ağaçların üzerinde papağanları görünce, atını durdurarak onlara seslendi. Evde kafesde beslediği papağanın selâmını bildirdi. Söylemesini istediği sözleri, bir bir aktardı. Tüccar sözlerini bitirir bitirmez, oradaki papağanlardan biri birkaç kere titredi. Nefesi kesilerek düşüp öldü. Bu durumu görünce söylediğine de söyleyeceğine de pişman oldu. Kendi kendine, ''Bir canlının ölümüne sebep olarak günaha girdim. Gâlibâ bu papağan, benim papağanın ya bir yakını ya da çok candan seveniydi'' diye düşündü.
Hindistan'daki alışverişini bitirerek memleketine dönen tâcir, herkesin istediklerini birer birer teslim etti. Papağan, tüccarın hediyeleri dağıtmasını kafesinden seyrediyordu. Köle ve câriyelerle işi bittiğinde sâhibine seslendi. ''Benim armağanım nerede? Papağan dostlarıma selâmımı ulaştırdın mı? Onların haberlerini bana anlat ki, ben de herkes gibi sevineyim'' dedi. Tâcir, ''Sevgili kuşum, bana öyle bir iş yapdırdın ki, sana uyup da nasıl böyle bir câhillik yapdığıma hâlâ yanmakdayım. Bin pişman oldum ama pişmanlık neye yarar?'' Papağan bu sözleri duyunca olanları daha çok merak etdi. Sevgili kuşunun ısrarlarına dayanamayan tâcir, olanları başından sonuna bir bir anlatdı. ''Söylediğin yere gitdim. Dostlarına selâmını ve söylediklerini aktarınca içlerinden biri, senin gönderdiğin haberin üzüntüsüne dayanamamış olacak ki düşüp öldü. Bu durumu görünce çok pişman oldum. Ne gelir ki elden? Bir kez söylemiş bulundum'' dedi.
Tâcirin anlattıklarını dinleyen kafesdeki papağan da, önce titredi, sonra kaskatı kesildi. Tâcir, kendi güzel papağanının da aynı şekilde düşüp öldüğünü görünce, aklı başından gitdi. Ağlayıp sızlanmaya, âh u vâh edip dövünmeye başladı. Başındaki külâhını yere atarak, ''Ey güzeller güzeli papağanım, benim hoş sesli kuşum, yoldaşım, sırdaşım. Ne oldu sana? Neden bu hale geldin?'' diye feryâd u figân etdi, ağıtlar yakdı. Kafesde kaskatı duran papağanı üzüntüyle kafesin içinden çıkınca, papağan birden canlanıp uçtu. Yüksek bir dala kondu. Tâcir kuşun bu durumuna şaşırdı kaldı. Başını kaldırıp, ''Ey güzel papağanım! Ben bu işten bir şey anlamadım. Sen bu hileyi nereden öğrendin? Böyle canımızı yakdın'' dedi. Papağan konduğu yerden cevap verdi, dedi ki, ''Sevgili efendim, Hindistan'daki o kuş, yapdığı hareketle bana yol gösterdi. Selâmımı alınca düşüp ölmüş gibi yapması, bana öğütdü. 'Söz söylemeyi neşelenmeyi bırak. Çünkü sen, güzel sözler söylediğin için o kafesin içerisine hapsedildin. Kurtulmak için kendini ölü gibi göster ki esirlikden kurtulasın demek istedi.'' Papağan tâcire hoş bir nasîhat da verdi, dedi ki, "'Efendim, sen de benim gibi yap. Ölmeden önce öl. Canını, ten kafesinin esâretinden kurtar. Rûhun asıl vatanının güzelliklerine uçsun". Papağan efendisine, ''Allahaısmarladık'' dedi ve vatanına ve dostlarına doğru kanat çırpdı.Hikayedeki papağan, beden kafesine hapsolmuş olan rûhun remzidir. Hindistan'daki kuşlar ise, beden esâretinden kurtularak hürriyetlerine kavuşmuş olan rûhların misâlidir. Bunlar ölmeden evvel ölmüş olan zevâtdır, velîlerdir, mürşidlerdir. O kuşlardan birinin kafesdeki papağana gönderdiği mesaj, "Ölmeden evvel öl ki kurtulasın" mesajıdır. Nitekim papağan bu mesajı almış ve ona göre hareket ederek kafesden kurtulmuşdur.