25 Nisan 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Kahve alışkanlığının yaygınlaşması ile ilk kahvehâneler 16. asırda Şam'da ve Kâhire'de açılmışdır. İstanbul'daki ilk kahvehânenin açılışı ise 16. yüzyılın ortalarındadır. Kânûnî Sultan Süleyman zamânında sayıları elliye ulaşan kahvehâneler zamanla bini geçmiş, 19. yüzyılda ise iki bine ulaşmışdır.
Kahvehânelerin hızla yaygınlaşmasının en önemli sebebi, kahve keyfinden de öte, her kesimden insanların ahbâb u yârânı ile ev hâricinde tekellüfsüzce bir araya gelerek rahatça sohbet edebilmesine imkân vermesidir. Bu yönüyle ictimâî bir ihtiyâca cevap veren kahvehâneler, ne yazık ki zamanla bozulmuş ve çoğu ya işsiz güçsüz takımının toplandığı tembelhânelere, ya ehl-i keyfin türlü türlü oyunlarla hoşça vakit geçirdiği lu'bhânelere, ya afyonkeşlerin toplandığı esrarhânelere, ya kumar mübtelâlarının toplandığı kumarhânelere, ya da dedikodu ve laklâkiyyatdan başka bir şey bilmeyen gevezelerin ve müfsidlerin doldurduğu gıybethânelere ve fitne-fesad yuvalarına dönüşmüşdür. Nitekim bu gibi sebeblerden dolayı kahvehânelerin zaman zaman yasaklandığı da bilinmekdedir.
16.yüzyılda yaşamış olan büyük mürşidlerimizden Seyyid Seyfullah Hazretleri kahvehânelerin daha o zaman bile ne kadar tefessüh etmiş olduklarını bakın nasıl beyân etmişdir :
Husûsan şimdi halka kahvehâne
Murâd-ı nefse olmuşdur bahâne
Ezel şeytân yeri meyhânelerdi
Dirîgâ şimdi kahvehâne oldu
Ezelden ehl-i ilm ehl-i tarîkat
Varup câmi'de eylerdi nasîhat
Temâşâ bu ki âlem sahte sôfî
Mekânı kahvehâne oldu sâfî
Eğer dersen ki anda söylenen hep
Me'ârifdir me'ânîdir müretteb
Kelimâtında bilirim bir ersin
Aceb hurde çekirdekler kırarsın
Hidâyet erişir kişiye Hakk'dan
Sakın sanma olur dilden dudakdan
Ne assı hâl içinde olmasa hâl
Verir mi ömrü bâde kıyl ile kâl
Şu söz kim dilde olmaya muhakkak
Eder laklakdır ancak kuru laklak
Çalınır anda sâz ü söz ü çengler
Yenilir berş ile afyon ü bengler
Anı zevk u safâ sanır görenler
Okurlar ehl-i sâza âferînler
Sadâ-yı çeng ü def ü nây çî-gûne
Verir deccâl zuhûrundan nişâne
Ederler lu'b-i satranç ile pendi
Yenilsen çıkmaya içinde derdi
Şu tavla yolları kim lagârîdir
Cehennem âteşinin dağlarıdır
Gönülde berş ile afyon riyâdır
Riyâ ifrâtıyla olsa hatâdır
Ziyâde keyf etsen benzin bozulur
Sözün söyler iken gözün süzülür
Yüreğim acıdı halk-ı cihâne
Fakîr etdi bu halkı kahvehâne
Diyemem ki kahve içmen zarardır
Bunu te'lîf eden bir gerçek erdir
Gel insâf eyle ko keyfin murâdın
Muhammed dîni ise olduğun dîn
Oldukça uzun olduğu için sadece bazı beytlerini aldığımız bu manzûme o devirde kahvehânelerde boşa vakit geçiren halkın ahvâlini pek güzel îzâh etmekdedir.
Bundan yüzyıl kadar önce yaşamış olan âriflerden Topçuzâde Mehmed Ârif Bey de, o devrin kahvehâneleri hakkında bir yazı yazmış ve başlığını "Mezbaha-i Ahlâkiyyeler yâhud Kahvehâneler" koymuşdur. Sadece yazının başlığı bile kahvehânelerin ne kötü yerler hâline geldiğini göstermeye yeter.
Osmanlı asırları boyunca bütün memlekete yayılan ve pek revaçda olan kahvehâneler Cumhuriyet döneminde de gözden düşmemiş aksine daha da yaygınlaşmışdır. Bugün ülkemizde yedi yüz bin civarında kahvehâne olduğu tahmîn edilmekdedir. Bunların bir kısmı elbette ihtiyâcımız olan mekânlardır ancak çoğu ya bütün gün boş boş oturulan, ya sabahdan akşama kadar dedikodu yapılan, ya gizli gizli kumar oynatılan, ya da diğer muzır faaliyetler için kullanılan yerlerdir.
Peki acabâ biz neden kahvehânelere bu kadar düşkünüz? Niçin paha biçilmez zamânımızı kahvehânelerde ve kafeteryalarda, dedikoduyla, tavlayla, bilardoyla ya da iskambil oyunlarıyla geçirmeye bayılıyoruz? Milyarları versek bir dakîkasını bile geri alamayacağımız ömrümüzü niçin internet cafelerde oyun oynayarak harcıyoruz?
Sebebi şu ki, şeytân, insanı dâimâ tembelliğe, rahat düşkünlüğüne, oyuna ve eğlenceye teşvîk eder. Nefs-i emmârenin en çok hoşlandığı şeyler de bunlardır. Memleketimizde kahvehânelerin ve oyun salonlarının bu kadar revaçda olmasının sebebi budur. Nefsimizi sılâh etmediğimiz müddetçe tembellikden de oyuna ve eğlenceye düşkünlükden de kurtulamayız. Tembellikden, oyun ve eğlenceden kurtulamadığımız müddetçe de, dünyâda da ukbâda da felah bulamayız. Zîrâ bütün kazançlar çalışmaya bağlıdır. Tembellerin ise pişmanlıkdan başka nasîbleri yokdur.
Husûsan şimdi halka kahvehâne
Murâd-ı nefse olmuşdur bahâne