6 Mart 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Büyük mürşidlerimizden Seyyid Ahmed er-Rıfâî Hazretleri buyuruyorlar ki :
Kalbin harekâtı on derecedir. Hatarât, nefsin konuşması, hemm, fikir, irâde, rızâ, ihtiyâr, niyet, azîmet ve kasd. Amel bunun netîcesinde meydana gelir. Allah kimin idâresini üzerine alır da hatarât ânında onun kalbini muhâfaza ederse, o kimse mukarrabin derecesine yükselir. Allah kimin idâresini üzerine alır da hemm ânında onun kalbini korursa, o, evvâbîn derecesine yükselir. Allah kimin idâresini üzerine alır da fikir ânında onun kalbini muhâfaza ederse, o kimse muhlisler derecesine erişir. Allah kimin idâresini üzerine alır da irâde ânında onun kalbini muhâfaza ederse, o kimse mürîdler derecesine erişir. Allah kimin idâresini üzerine alır da ihtiyâr ânında onun kalbini muhâfaza ederse, o kimse müttakîler derecesine erişir. Allah kimin idâresini üzerine alır da niyet ânında onun kalbini muhâfaza ederse, o kimse zâhidler mertebesine ulaşır. Allah kimin idâresini üzerine alır da azîmet ânında onun kalbini muhâfaza ederse, o kimse münîbler derecesine çıkar. Allah kimin idâresini üzerine alır da kasd ânında onun kalbini muhâfaza ederse, o kimse müctehidler derecesine erişir. Allah kimin idâresini üzerine alır da amel ânında onun kalbini muhâfaza ederse, o kimse muvahhîd âbidler mertebesine erişir.
Ey oğul, bilmiş ol ki, Allahu Teâlâ Kitâb-ı Kerîminde kulları için emir, nehiy, vaad, vaîd, tergîb, terhîb, hüküm, takdîr, tedbîr, darb-ı meseller ve mahlûkâtın yaradılışı gibi husûsları zikretmişdir. Ayrıca nimetlerini yaratmasının cemâlini, kudretinin kemâlini, ve rubûbiyyetinin azametini zikretmiş ve sonra da şöyle buyurmuşdur : "اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَذِكْرٰى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ". Bu âyetde kalb sâhiblerinin mertebelerinin yüksek olduğunu, bu kulların diğer kullardan üstün olduğunu beyân etmişdir.
Bazı müfessirler, "اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَذِكْرٰى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ" âyet-i kerîmesinde geçen kalbin, selîm ve emîn kalb ma'nâsına geldiği görüşündedirler. Kalb Kur`ân'da her nerede zikredilmişse, ister vaad olsun, ister vaîd olsun yâhud bu ikisinden başka husûslarla alâkalı olsun, hep bu ma'nâyadır demişlerdir.
Bazı müfessirlere göre ise, âyetdeki kalbden maksad akıldır. Buna göre âyetin ma'nâsı, "Her hâl u kârda kendilerini dalâletden ve kötülükden sakındıracak akıl sâhibleri için bunda öğüt vardır" demek olur.
Bazıları da âyete şöyle ma'nâ vermişlerdir : "Kendilerini şirkden ve şübheden berî kılacak, kalb sâhibleri için bunda öğüt vardır".
Bazıları da bu âyete şöyle ma'nâ vermişlerdir : "Her işlerinde gurur bağlarını koparıp, kendilerini mağfireti bol olan Melik-i hakîkîye ulaştıracak yakîn sâhibleri için bunda öğüt vardır".
Bazıları da şöyle ma'nâ vermişdir : "Hakk'ı müşâhede ânında, rubûbiyyet alâmeti altında, kendisinde ubûdiyyetin bütün sıfatları yok olan sırr sâhibleri için bunda öğüt vardır".
Bazıları da, "Allah'dan başkasına aslâ yönelmeyen, dâimâ Hakk'la berâber olan, istikâmet sâhibleri için bunda öğüt vardır" şeklinde ma'nâ vermişlerdir.