31 Aralık 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
NUTK-İ ŞERÎF
ve
ÎZÂHI
Kalbi cilâ et âyine olsun
Vahdet mehinden nûr ile dolsun
Kötü sıfatlardan arındırılarak zikrullah ile cilâlanmış bir kalb tıpkı parlak bir ayna gibi sıfatullahı aksettirir yani bu gibi kişilerde Hakk'ın sıfatları zâhir olur. Allah yolunda cihâd-ı ekber ederek tezkiye-i nefs ve tasfiye-i kalb edenlerin kalblerine nûr-i ilâhî dolar.
Çek râh-ı Hakk'da cevr u cefâyı
Âşık safâyı cevrinde bulsun
Allah yolunda olan, her türlü belâlara, mihnetlere, derdlere sabretmelidir zîrâ Hakk'a müştâk olanların derdlerinin devâsı bizzat bu derdlerin kendisidir. Sâlik, bu belâlar sâyesinde terakkî eder, yükselir.
Râh-ı rızâda yan nâr-ı aşka
Pervânelerden dil ibret alsın
Hakk yolunun yolcusu her hâline râzı olmalı ve aşk ateşiyle yanmalıdır ki vuslata erebilsin. Ateşin etrâfında dönerek yanan pervâneler bunun remzidir.
Kim tâlibidir "illâ" rumûzun
Varlık hicâbın "lâ" ile silsin
Tevhîd yolunun yolcusu, varlığından geçmelidir. Nefsin boynun vurmayan, cümle varlığından geçmeyen ikilikden kurtulamaz ki tevhîd kokusunu alabilsin.
Gülzârı tâlib dîdârı râgıb
Bülbül gibi her dem zârî kılsın
Hakk'a enîs olmak ve O'nun cemâlini görmek isteyenler hiç durmadan âh u zâr etmelidir. Bülbül gülün aşkıyla hiç durmadan nasıl âh u zâr ediyorsa sâlik de Hakk'ın zikriyle hiç durmadan ağlayıp, inlemeli.
Matlûb ise tâ bir dürr-i yektâ
Hep mâsivâya bîgâne olsun
Sâlik, Hakk'dan gayrı ne varsa yüz çevirmeli, alâkayı kesmeli. Tek arzusu vuslat-ı ilâhî olmalı. Hakk'a vuslat gibi bir yüce gâye yanında mâsivâ nedir ki? Dünyânın en büyük incisini arayan bir dalgıç, değersiz kum tâneleri ile ilgilenir mi hiç?
Sâmî derûnun 'irfâna erdir
Sırr-ı 'arefle Sübhân'ı bulsun
İnsânın yaradılış gâyesi Hakk'ı bilmekdir. Hakk'ı bilmek de insanın sâhib olduğu cevheri bilmesi ile mümkündür. "Nefsini bilen Rabbini bilir" sözüyle beyân edildiği gibi, ma'rifet sırrı insanda gizlidir.