Kalbler Ancak Zikrullah İle Mutmain Olur
9 Haziran 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Yazımızın başlığı çoğunuzun bildiği "اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ elâ biz zikrillahî tamainnü'l-kulûb" âyet-i celîlesinin meâlidir. Bizi takîb edenler yukarıdaki âyet-i kerîmeyi sık sık tekrarladığımızı farketmişlerdir. Bunu, hem zikrullahın ehemmiyetine dikkat çekmek için, hem de âyetin manâsını tefekküre vesîle olsun diye yapıyoruz. Zîrâ bu kısacık âyetde nice incelikler, nice hikmetler, nice sırlar vardır. Bunlardan birkaçını zikredeceğim :
- Başdaki "أَلاَ e lâ" bir kaç türlü tercüme edilebilir. "Öyle değil mi?" ya da "Bilinmelidir ki" yada "Muhakkak ki" anlamına gelen bu ifâde sözü kuvvetlendirmek ve kendisinden sonra gelecek olan cümleye dikkatleri çekmek içindir.
- Dikkat ederseniz "Zikrullah" lafzı münferiden değil de başında "be" ile "بِذِكْرِ اللّهِ bi zikrillahi" diye gelmişdir. Bunun sebebi de sözü kuvvetlendirmek içindir. Çünkü Arapçada fiillerin başına gelen harf-i cerr hasr ifâde eder yani "Kalbler zikrullahdan başka hiç bir şeyle tatmîn olmaz" demekdir.
- Türkçemizde "tatmîn", "mutmainn", "itmi'nân" gibi müştaklarını kullandığımız Arapça kelimenin aslı "ط م ن" harfleridir ve yerine göre "Güven duyma" veya "Gönlün rahatlaması" veya "Ma'nevî huzûr" gibi ma'nâlara gelir. Nitekim meâllerde de "تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ tatmainnü'l-kulûb" ibâresi için bu gibi karşılıklar verilmişdir. İnsan zikrullah ile nasıl huzûr buluyorsa, zikirden yüz çevirince de sıkıntı ve huzursuzluk içinde yüzer ki bunu da "وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا ve men a’rada an zikrî fe inne lehû ma'îşeten dankâ" âyet-i kerîmesinin îzahında beyân etmişdik. Âyetin zâhirî ma'nâsına göre insana kalb huzûru veren zikir, Allah'ın yasak ettiği şeylerden Allah korkusu ile kaçınmakla, Allah'ın emrettiği namaz, oruç gibi ibâdetleri yapmakla ve Allah'ın verdiği nimetlere şükretmekle olur.
- Âyet-i kerîmedeki tatmînin derûnî ma'nâsı ise, nefs-i mutmainne makâmına işâret eder ki seyr-i sülûkde dördüncü mertebeye karşılık gelir. "يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ yâ eyyetühen nefsül mutmainne" âyet-i kerîmesi bu makâma işâret eder. Bu makâma eren kişi, tam manâsıyla huzûra ve rahâta ermişdir çünkü dâimâ şerre götüren nefsin elinden kurtulmuşdur. Bu mertebeye eren kişi, günahı, kötülüğü, çirkin görür, iğrenç görür. Bu yüzden kötülüğe düşme, günaha dalma endîşesi kalmamışdır artık. Aynı zamanda rızâ makâmına ermişdir ve artık başına gelen hiç bir şeye üzülmez, hiç bir belâdan şikâyet etmez, her şeyi Allah'dan bilir ve hoş karşılar.
Bul sırr-ı Hakk'da kâmil eyler seni de vâsıl
Maksûdun ola hâsıl zikrini ede ede
Listeye geri dön